Bu yazımızda sizlerle beraber Akdeniz’in engin maviliğinin dört bir yanını sardığı, kıtanın en güney ucunda konumlanan, şahane lezzetleriyle ve öne çıkan tarihi eserleriyle, Rönesans Dönemi’nden bu yana yetiştirdiği önemli sanatçılarıyla adından sıkça söz ettiren, çarpıcı güzellikteki sahilleriyle tatilcilerin gözde destinasyonlarından biri olmayı başarmış tutkulu insanların ülkesi İtalya semalarına doğru ufak bir seyahate çıkıyor olacağız.
İtalya, kültürel mirası, köklü tarihi, doğal zenginliği, lüks araba markaları, modaya yön veren tasarımcıları ve dünyada ün yapmış mutfağıyla her yıl kendi nüfusundan daha fazla insanı -65 milyon turisti- kendine çeken bir ülke. Bu da İtalya’yı dünyanın en turistik 5. ülkesi yapıyor. Burası bir zamanlar dünyanın büyük bir kısmına hükmeden Roma İmparatorluğu’nun doğum yeri. Akdeniz’in tam olarak kalbinde yer alıyor.

Yüz ölçümü 301.340 kilometrekare yani Türkiye’nin yaklaşık %40’ı kadar. Üç tarafı denizle kaplı olan ülkenin kuzeyi Fransa, İsviçre, Avusturya ve Slovenya ile çevrili. Ülkenin diğer iki komşusuysa kendi sınırları içerisinde bulunan Vatikan ve San Marino. Bu özelliğiyle birlikte İtalya, dünyada iki devleti içerisinde barındıran tek ülke konumunda. Ayrıca başta en ünlüleri Sicilya ve Sardinya olmak üzere yaklaşık 450’ye yakın da adaya sahip.
İstanbul’dan Başkent Roma’ya yolculuk uçakla yaklaşık 2,5 saat sürüyor. Zaman dilimi olaraksa bizim ülkemize göre 1 saat geriden geliyorlar.
Ülke topraklarının yaklaşık %77’si dağlar ve tepelerden oluşmakta. Bu coğrafi durumun en dezavantajlı yanıysa volkanik açıdan sorun teşkil etmesi. 3’ü aktif olmak üzere 30 yanardağa sahip. Hatta dünyanın en tehlikeli volkanı olan Vezüv, İtalya’da yer alıyor.
Ülke demografisi
Ülkenin demografik yapısına bakacak olursak, nüfusu yaklaşık 61 milyon. Avrupa kıtasının en kalabalık 6. ülkesi konumunda. Avrupa Birliği’ninse en kalabalık 3. ülkesi. Nüfusun %92’si İtalyan, %2’si Romanyalı, %1.6’sı Afrikalı geriye kalan %4.4’lük kesimiyse diğer milletlerden oluşuyor. İnanç açısından da nüfusun %80’i Hristiyan, %2.6’sı Müslüman, %2.4’ü diğer dinlere mensupken %15’i hiçbir dine inanmadıklarını belirtiyor.
İtalya dünyada birçok başarıya imza atmış ve hala da atmaya devam ediyor. Dünyaca ünlü birçok markayı özellikle de otomotiv ve moda şirketlerini bünyesinde barındırıyor. En ünlü şehirlerinden biri olan Milano, dünyanın moda başkenti olarak kabul ediliyor. Bu ülke dünyada en çok ihracat yapan 8. ülke konumunda. Aynı zamanda 2,1 trilyon dolar gayri safi yurt içi hasılayla dünyada 8. sıradayken, kişi başına düşen sıralamadaysa 27. sırada.
Resmi dil ülke genelinde standart İtalyanca. Ancak ülkenin kuzeyinde bulunan Güney Troy bölgesinde İtalyancanın yanında Almanca da konuşuluyor. İtalyanlar genel olarak kendi dillerine çok önem veriyorlar ve İngilizce bilenlerin oranı özellikle ülkenin güneyinde oldukça düşük.

Para birimi olarak Euro’yu kullanıyorlar. Ancak ülkede iş bulmak son yıllarda oldukça zor bir hale geldi. İşsizlik oranı %33.7. Ancak halkın satın alma gücü yine de çok düşük değil, dünya genelinde 29. sırada. Bürokrasi ve resmi evrak işleri ülkede çok yavaş ilerlemekte.
Ülke ekonomik refahını yalnızca büyük markalarına değil binlerce küçük işletmesine de borçlu. Yerel esnafa fazlasıyla önem veren İtalya, dünya devi Starbucks’ın buradan ilham almasına rağmen ilk mağazasını 2018 yılında açtığı ülkedir. Ayrıca ünlü Domino’s ise İtalyan pazarına 2015 yılında girebilmiştir. Bu açıdan halkın kendi değerlerine bizzat sahip çıktığı göze çarpıyor. Hatta ülkede ilk Mc Donald’s şubesi açıldığında, yerel halk Amerikan kültürünün dayatıldığını ve kendi kültürlerine sahip çıkılması gerektiğinin vurgulayarak günler boyunca şubenin önünde bedava spagetti dağıtmıştır. İtalyanlar genel olarak alışkanlıklarına düşkün ve geleneklerine bağlı bir toplum. Dolayısıyla ülkeye giren Amerikan markalarının çoğu pek de başarılı olamadı.
İkiye bölünmüş ülke
İtalyanların günlük hayatlarına göz attığımızda genel olarak kuzey ve güney olarak ikiye bölündüklerini görüyoruz. Çünkü ülke ciddi anlamda tam olarak ikiye ayrılmış durumda. Ve iki bölgenin de halkı birbirinden farklı özelliklere sahip. Dünya genel olarak kuzey İtalyanları çalışkan güney İtalyanları tembel olarak bilmekte. Kuzeydekiler güneylilere göre daha ciddi, çalışkan ve üretkenken; güneyliler ise daha rahat, eğlenceye düşkün ve vurdumduymazlar.
Kuzey bölgesi ülkenin finans merkezi, endüstri daha gelişmiş ve Alman şirketleriyle kıyaslanacak ölçüde yüzlerce büyük ve başarılı şirket bulunmakta. Dolayısıyla Kuzey ve Güney İtalya arasında her yıl daha da genişleyen bir ekonomik fark göze çarpmakta. Kuzeyliler daha zengin olduğu gibi kuzeydeki yaşam standartları ve maaşlar da güneyden çok daha yüksek.
En büyük farksa, eğitim. Avrupa’nın ikinci, dünyanınsa altınca en büyük üniversitesi olan "Sapienza Üniversitesi" kuzeyde bulunan Roma’da yer almakta. Kuzeyde bulunan üniversiteler dünyada isim yapmış köklü üniversiteler. Hatta dünyanın en eski üniversitesi olan "Bologna Üniversitesi" dahil birçok asırlık üniversite burada bulunuyor. Bu nedenle güneyliler üniversite okumak için genellikle kuzeye gider. Aradaki eğitim farkından ötürü de kuzeyliler güneylileri küçük görür. Güneylilerse kuzeylileri burnu havada olarak tanımlarlar.
Mafyasıyla meşhur
Güney İtalya birçok alanda Avrupa ortalamasının altında bulunur. Akdeniz ve Afrika kültürüne daha yakındırlar. Hatta kuzeyliler Afrika’nın Napoli’den başladığını söylemekteler. Kısacası güneyliler; eğitim, sağlık harcamaları ve iş imkanları için kuzeye giderken, kuzeyliler yazları tatil yapmak için güneye inerler. Hatta kuzeyde yer alan Floransa kentinde ortalama yaşam ömrü 84.1’ken güneydeki Napoli’de bu oran 80’e düşer. Bu bölünmüşlük durumunun sebebi ülkenin çok sayıda küçük şehir devletinin birleşmesiyle oluşmasından kaynaklı olarak açıklanıyor. Ülkeyi ziyaret eden turistler de bu durumu açıkça fark etmektedirler. Kuzeylilerin daha mesafeli ve soğuk olduğunu söylerlerken güneylilerin sıcakkanlı ve cana yakın insanlar olduğundan bahsederler.

İtalya deyince akla gelen ilk şeylerden biri de İtalyan mafyalarıdır: Ülkenin güneyi İtalyan mafyalarıyla doludur. Bazı kesimlere göre ülke devlet tarafından değil bu mafyalar tarafından yönetilmektedir. Şirketlerin çoğu mafyalara aittir. Ve devletin bunları temizlemek için yeterli gücü bulunmamaktadır. Hükümet zaten temel işler dışında hiçbir şeye karışmıyor ve göz yumuyor. Dükkanların çoğu her ay mafyaya belirli bir miktarda haraç ödüyor. Ülkenin polisi çoğu zaman rapor tutmaktan başka bir iş yapmıyor. Bu nedenle ülke, araba hırsızlıkları açısından dünya genelinde 3. sırada. Kriminal olayların çözümü için de genelde mafyadan yardım isteniyor.
Dünyanın en iyi mutfağı
Mutfağına bakacak olursak, makarna ve pizzanın ana vatanı olan İtalya, yemek kültürüyle her zaman ön plana çıkan bir ülke. İtalyanlar 350 çeşit makarna, 50 çeşit kahve, 500’den fazla şarap çeşidine sahipler ve yılda ortalama 36 kg makarna, 41 kg ekmek, 44 litre şarap ve 6 litre kahve tüketiyorlar. 2500 farklı peynir çeşidine de ev sahipliği yapıyorlar. Bu denli karbonhidrat içerikli beslenmelerine rağmen ülke geneli obezite oranı dünya ortalamasının çok altında ve %9 seviyelerinde. Bu durumu kültürlerine yerleşmiş olan yemek sonrası espresso içmeye ve hareketli yaşamlarına borçlular.
Bunun dışında bahsetmemiz gereken bir diğer önemli husussa İtalya’nın Japonya’dan sonra dünyanın en yüksek yaşlı nüfus oranına sahip ülkesi olması. Nüfusun 5’te 1’i 65 yaş üzerinde. Doğum oranının da hızla azalan bir ülke olduğunu söyleyebiliriz.
Ekstra olarak İtalya %99.2’lik okuma-yazma oranıyla dünya genelinde en yüksek okuma-yazma oranına sahip olan ülkelerden biridir. İtalyan hükümeti, hangi milletten olursa olsun İtalya’da üniversite okumaya hak kazanmış tüm gençlere yıllık 1000-6000 Euro arasında değişen burs vermekte. Bu da eğitime verdikleri önemi gün yüzüne çıkarıyor.
Şimdi sizlerle biraz da ülkenin en öne çıkan 5 şehrine ve mutlaka görülmesi gereken yerlerine göz atalım.
1. Sanatın başkenti Floransa
Ülkenin kuzeyinde bulunan Floransa, Toskana Bölgesi’nin başkentidir ve Arno Nehri’nin kıyısına kurulmuştur. Yaklaşık 370 bin kişilik nüfusuyla ülkenin en kalabalık 8. şehridir. Bu şehri ziyaret ettiğinizde kesinlikle görmeniz gereken yerlerse:
-Duomo Katedrali
-Palazza Vecchio
-Boboli Bahçeleri
-Piazza della Signoria
-Bargello Müzesi
2. Aşıklar şehri Venedik
Kuzeydoğu İtalya'da birbirinden kanallarla ayrılmış ve köprülerle bağlanan 118 adanın üzerine kuruludur. Şehir, kıyı şeridi boyunca uzanan Venedik Lagünü'nde, Po ve Piave nehirlerinin deltaları arasına inşa edilmiş dünyada eşi benzeri bulunmayan bir yerleşim yeridir. 270 bin kişinin yaşadığı Venedik, İtalya’nın en büyük 11. şehri konumundadır. Buraya ulaşımı da Başkent Roma üzerinden trenle 3 saat içerisinde sağlayabilirsiniz. Ülke boydan boya adeta örümcek ağları gibi hızlı tren hatlarıyla örülmüş olup şehirler arası ulaşım da oldukça ucuzdur.
-Canal Grande
-Ducal Sarayı
-San Marco Bazilikası
-Piazza San Marco
-Teatro La Fenice
3. Modanın başkenti Milano
Ülkenin Lombardiya bölgesinde bulunan bu şehir, Avrupa’nın en ünlü ve şık şehirlerinin başında geliyor. 1.3 milyonluk nüfusuyla Roma’dan sonra ülkenin en büyük 2. şehri. Ekonomisi otomotiv ve modaya dayalı olan bu şehrin görülmesi gereken yerleriyse şu şekilde:
-Duomo di Milano
-Sforzesco Şatosu
-Galleria Vittorio Emanuele
-La Scala
-Sempione Parkı
4. Başkent Roma
Tarihi milattan önce 800’lere dayanan bu şehir 2.7 milyonluk nüfusuyla ülkenin en kalabalık şehri ve Vatikan’ı da içinde barındırdığı için iki devletin başkenti olarak anılıyor. Avrupa’da tüm yolların Roma’ya çıktığı söylenir. Sizin de bir gün yolunuz bu güzel şehre çıkarsa mutlaka görmeniz gereken yerler aşağıda:
-Kolezyum
-Panteon
-Trevi (Aşk) Çeşmesi
-Piazza di Spagna
-Kutsal Melek Kalesi
5. Pizza ve peynirin şehri Napoli
Ülkenin güneyinde Campania bölgesinde bulunan bir liman kenti olan Napoli kaleleriyle ünlü ve 1 milyona yakın kişinin de yuvası. Bu da onu ülkenin en büyük 3. şehri yapıyor.
-Piazza del Plebiscito
-Napoli Ulusal Arkeoloji Müzesi
-dell’Ovo Kalesi
-Nuovo Kalesi
-Sant’Elmo Kalesi
Toplamda 55 adet Unesco mirasıyla dünyada 1. sırada olan bu ülkenin her şehri adeta birer açık hava müzesi gibi. Tarihi eserlerin çevrelediği yüzlerce meydanla ünlenen şehirlerinin ara sokaklarında bile ünlü heykeltraşların heykelleriyle ve eserleriyle karşılaşmanız mümkün. Bu baştan başa tarih kokan ülkeyi ölmeden önce gezilecek yerler listenizde kesinlikle üst sıralara yerleştirmelisiniz.

Son olarak ilginç bir bilgiye daha değinerek İtalya rehberimizi noktalayalım.
İtalyanca bir deyim olan “Perdere la Trebisonda” halk arasında sıkça kullanılıyor. İlginç de bir hikayesi var. Trebisonda Türkçe’de Trabzon demek. Bu deyimi de Türkçe’ye çevirince Trabzon’unu şaşırmak, Trabzon’u kaybetmek gibi anlamları var. Hikayesi ise aslında Osmanlıların Trabzon'u ele geçirmelerine dayanıyor. Trabzon en son düşen Bizans şehri ve o dönemlerde Karadeniz'e yelken açan denizciler için rotayı takip etmede bir fener vazifesi görüyor, yollarını kaybetmemeleri için. Osmanlılar'ın şehri ele geçirmesinden sonra doğal olarak yük taşıyan Venedik-Ceneviz ticari gemileri rota üzerindeki önemli bayrak noktalarından birini yitiriyorlar. O günden beri de İtalyanlar mecazi olarak pusulasını şaşırıp yolunu kaybedenler için ve Trabzon’u kaybettiklerindeki hüznü vurgulamak için bu deyimi kullanıyor. Bizdeki “Karadeniz’de gemilerin mi battı?” deyimiyle de benzer olduğunu söyleyebiliriz.