Bir önceki yazımda kısmen bahsettiğim dijitalleşme sürecini biraz daha irdelemeye ne dersiniz? Hayatımızın ne kadar dijitalleştiğinin farkında mıyız? Peki dijitalleşmenin hayatımızı ne kadar değiştirdiğinin?.. Zira dönüşüyoruz. Milenyumla birlikte bu dijital dönüşüm kaçınılmaz bir hale geldi. Aslında milenyumun son on yılı dünyaya iki büyük hediye bıraktı: Dijital hayat ve korona!.. Teknoloji yıllardır gelişiyor ama hiç bir zaman alışkanlıklarımız böylesine değişmedi. Hayatımızı ve rutinlerimizi bu kadar değiştiren başka bir şey olmadı yakın zamanda. Evrensel olarak savaşları ve ülkemizde de darbeleri bir kenara koyarsak insanlık hiçbir değişime bu kadar hızlı adapte olmadı. Yeni normal kavramı, çok yakında yeni olmayı bırakıp eski bir alışkanlık olacak. Yani hazır olun! Dijital devrim kapıda...
Peki ısrarla altını çizdiğim dijital devrimin hayatımıza etkileri neler? Gelin birlikte inceleyelim. Şimdiden belirteyim ki bu örneklerden daha fazlası çok yakında hayatımızı esir alacaktır.
G.O.R.A.'nın CD'si geldi mi abi?
Evvela izleme ve dinleme alışkanlıklarımıza bakalım. En son ne zaman bir DVD ya da müzik CD'si aldınız? Hatırlıyor musunuz? Muhtemelen çoğunuz hatırlamadı. Çünkü fiziksel olarak var olan bu disklerin yerini bulut sistemler aldı. Artık film izleyecekseniz Nekşflikş, Amazon ya da yerli platformumuz olan BluTV'yi kullanıyorsunuz muhtemelen. Müzik içinse Spotify ya da Apple Music gibi seçenekler mevcut. Yani görsel ve işitsel zevklerinizin tamamı bulutta sizin adınıza saklanıyor. Bunun ne kadar güvenli olduğu başka bir yazının konusu ancak şu kesin: Lou Ottens'ın mucidi olduğu kasetler, plaklar gibi şanslı değiller. Zira müzik dinlerken kaset kullanmak şimdilik pek de nostaljik değil. CD'ler ise araba süsü olarak yaşamlarını devam ettiriyorlar. Lafı gelmişken; yeni nesil araçlarda bu sistemler çoktan tarih oldu. Carplay ve Android Auto yollardaki müzik deneyimimizi de dijitalleştiriyor.
Peki ya son dönemin çılgınlığı kripto paralara ne demeli? Blockchain sistemleri ile ilgili detaylı bilgileri bu yazıda bulabilirsiniz. Ben size daha basit bir örnek vereyim. Şu an sadece kripto sistemlerde varlığını sürdüren dijital para anlayışı tam anlamıyla ne zaman standart para birimleri için geçerli olacak sizce? Çok uzun olacağını sanmıyorum. Zaten kredi kartları ile kısmen dijitalleşen paralarımız yakın zamanda fiziksel olarak varlığını yitirecektir. Kim bilir; belki de en değerli maden olan (aslında değer açısından 16. ama piyasa hareketi açısından bahsediyorum) altının yerini sanal madenler alacak. Yani paralarımız da yakın zamanda tam anlamıyla dijitalleşecek.
Artık herkesin bir dijital kimliği var
İlginç gelebilir ama kimliklerimizin de dijitalleştiğinin farkında mısınız? Sosyal medya hesapları gün be gün bizi sahte hesaplardan uzaklaştırıp gerçek isimlerimizi kullanmaya zorluyor. Herhangi bir uygulamaya giriş yapmak için Twitter, Facebook ya da Google hesaplarımızın gerçekliği sorgulanıyor. Biz de ayak uydurmak adına buradaki bilgilerimizi devamlı güncelliyor ve doğruluyoruz. Yani bir noktada dijital kimlikler ediniyoruz ve bu verileri paylaşıyoruz. Özellikle Faceook'un bu konudaki ihlalleri zaten tartışma konusu. Ama tartışılamayacak bir gerçek var ki kimlik bilgilerimiz artık bu sosyal mecralarda birer dijital kayda dönüştü ve artık sosyal ID (kimlik) olarak kullanılabilir. Hatta belki de avatar kavramının günümüzdeki anlamı ile gelecekte kaplayacağı yer bambaşka olacak.
Her şeyin böylesine dijitalleştiği dünyada kendimize ait "anlarımız" da nasibini aldı. Fotoğraflardan bahsediyorum. Seksenli ve doksanlı yıllarda doğan her çocuğun evinde, salondaki dolapların bir çekmecesinde albümleri vardır. Genellikle doğum günü fotoğraflarından ibaret olan bu anlar da fiziksel varlığını yitirdi. Artık en yakınlarımızla paylaştığımız her "an" bulutta. Dijital hayat dijital bir albümü var artık ve ne yazık ki güvenilirliği yine tartışmalı.
"Ben sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısını severim."
Sporcular için böyle demiş Atatürk. Eğer bunu günümüzden birkaç yıl sonra söyleseydi kısmen değiştirirdi ifadesini. Muhtemelen çevik demesi yersiz kaçardı. Zira sporda da durum farklı değil. Tarihin her döneminde kitlesel yatıştırma aracı olan spor da yavaş yavaş şekil değiştiriyor. Dijitalleşiyor ve kas gücü önemini yitiriyor. Antik Roma'da halkın en büyük eğlencesi olan gladyatör savaşları o zamanlar kolezyum ve gladyatörlerden ibaret idi. Modern çağın kolezyumları ise futbol statları oldu. Gladyatörlerin yerini de futbolcular aldı. Ancak özellikle pandemi sonrası e-Spor faaliyetleri yükselişte. Futbol ve basketbol salonları seyircisiz maçlara sahne olurken e-Spor maçlarının her türlüsü dijital seyircisi ile yoluna devam ediyor. Keza birçok spor kulübü de hem ülkemizde hem de dünyada dijital oyun takımlarını kurmuş vaziyette. e-Spor gelirlerinin geldiği noktayı başka bir yazımda paylaşabilirim isterseniz.
Sanatta da durum farklı değil. Son günlerdeki NFT tasarımları sanatın yeni bir boyutunu gösterdi bize. Paris'teki dijital sanat müzesi L’Atelier des Lumières' te açılan ve geçtiğimiz günlerde kapanan sergide Van Gogh'un son on yılında yaptığı 2000'den fazla resmin dijital sürümleri sergilendi. Bu görsel şöleni uzaktan izlesek de dijital dönüşümün ne boyutlara geldiğine yakından şahit olduk.
Dijital hayatımıza geleneklerimiz bile ayak uydurdu. Yine özellikle pandemi sürecinde... Farkındaysanız en eski bayram geleneklerimizden olan akraba ziyaretlerinin yerini görüntülü görüşmeler aldı. Artık dijital misafiriz. Misafirlik demişken bir süredir gösterimde olan reklamdaki gibi kız isteme merasimleri dijitalleşir mi sizce? Hele ki bu pahalılıkta iyi bir seçenek olabilir. Düğünler için ise daha erken. Dijital halay aynı tadı vermeyebilir zira.
Anlayacağınız artık sadece ekranlar dijital değil. Biz de öyleyiz. Hayatımız dijital. Kendi Matrix'imizin farkında değiliz sadece. Peki bu işin sonu nereye varır sizce? Bu gidişat insanlığı geliştirecek mi yoksa sonunu mu getirecek? Teknoloji mi bize ayak uyduruyor yoksa biz mi kendimizi teknolojiye adapte ediyoruz?
