Bir önceki yazıda belirttiğim üzere bu maçın önemi, 3 puandan daha fazlasıydı. Acaba Fenerbahçe, ligimizin görece zayıf ekiplerinden Yukatel Kayserispor karşısında sahaya yansıyan oyunu çok üst düzey olmasa da bir Avrupa ekibi karşısında da tekrarlayabilecek miydi?
Dinamo Kiev teknik direktörü Lucescu’nun yaklaşık 10 gündür uluslararası basında da gündeme gelen açıklamaları futbol oynamaya gelmeyeceğinin kanıtı gibiydi. Sürekli bahane, eksik gösterme, savaş mağduriyetini ön plana çıkarma ile kamuoyu -ve özellikle hakemi- etkileme çabası gayet netti. Birazdan değineceğimiz üzere bunu da başarmış göründü. İlk 11’ler belli olunca; açıkcası Rossi tercihinin şaşırtıcı olduğu kadar yedek kulübesinin Sultan Süleyman’ın hazinesinin zenginliğinde oluşu sevindiriciydi.
Oyun
İlk 20 dakika; Dinamo Kiev’in sertlik ile oyunu soğutuşu ve hakemin ise sarı kartlık en az 3 pozisyonu atlayarak bu duruma sessiz kalışını temsil eden bir tiyatro gibiydi. Ön alanda Fenerbahçe futbolcularının ilk topu almalarına müsade etmeyecek müdahaleleri tekmeleriyle harmanladı Kiev’liler. Üstelik her fırsatta -ve dahi faul olmayan pozisyonlarda bile- kendilerini yere attılar. Yerden de kalkmamaları üzerine çekilecek çile olmaktan çıktı sahadaki kör döğüşü.
Maçın bu kısmında gözler kilit pas atacak, adam eksiltecek sihirbazı aradı. Ama o rol bu kez Rossi’ye verilmişti. Ön alan presinde -Ferdi ile beraber- artık uyumlarından şüphe etmediğimiz Crespo-Arao ikilisine müthiş katkı yaptı. Gene Ferdi ile beraber maç boyu maalesef olumlu pas ve ortasını çok göremedik. Yirminci dakikanın ardından o kadar pres ve mücadeleden sonra Kiev’in nefes molası başlayınca; Kayserispor maçındaki amansız pres ve organizasyon girişimlerimiz kendini göstermeye başladı. Keyifli oyun, beraberinde duran toptan da olsa golü getirdi. Bu süreçte zaten sahaya adam kıymaya ve vakit öldürmeye çıkan takımın da ceza sahamızda topla buluşması ‘0’ (sıfır) olarak kayıtlara geçti. Maç sonunda, basın toplantısına dahi çıkmayan Lucescu, -topla oynama oranlarının da göstereceği üzere (%65-35 takımımız lehine)- futbol için sahaya çıkmamıştı.
.jpeg)
İlk yarı itibari ile gözüme batanlar Alioski-Crespo-Arao iken; hücum prese total olarak katılan ileri uç elemanları total olarak övgüyü hak ediyordu. İkinci yarı aynı pres ve güzel oyunla başladık ancak Rossi, makinanın güdük dişlisi gibi arıza vermeye devam etti. Prese katılışı, adam kovalaması, gayreti… Bunlara lafımız yok. Ama bu sistemde oynadığı pozisyon gereği skor katkısı vermesi ve en azından skora gidecek kombinasyonların başlangıcında yer alması gerekir. Maalesef bunu Rossi’de göremiyoruz. Ne başarılı bir ortasını, ne adam eksiltmesini ne de korner dışında kilit pasını izleyemedik. Bu maç özelinde aynı kelamları Ferdi için de edebiliriz. Rossi totalde 6 asist bir gole ulaştı. Ama bu sistemde kanat oyunculardan daha efektif oyun bekliyorum. Pedro kalitesini birkaç pozisyonda gösterdi ama geçen yazımda belirttiğim gibi henüz hazır değil. King ise takım oyununda iyi ancak o da daha aktif olmalı.
Savunma bloğu ve Altay
Burada defans bloğumuz hakkında da konuşmakta fayda var. Çok sevmesem de 3’lü savunma (sanırım sağ stoper alınmadığı hoca oynatmak zorunda) bloğumuz uyum sağladı. Bu sistemde kritik olan ofsayt taktiğini kusursuz uyguladılar. Bu hususta korkum; bu taktiğin Anadolu takımlarının pırpır oyuncuları karşısında ne yapacağıdır.
Bizim camiamız ağır duygusal. Yani sevincimiz ve üzüntümüz hep uçlarda yaşanıyor. Bize imza atan -hele ki armamızı öpen adam- kim olursa olsun sınırsız desteğimiz oluyor. Altay da bu isimlerden birisi. Bu maçta 3 kez rakip geldi. Birisi gol ki bunu üst düzey hiçbir kaleci yemez, ikincisi boşa çıktığı korner ve üçüncüsü de yaptığı kurtarıştı. Sıkı takip edenler bilir. Eylül 2021 Hatay deplasmanında Altay’ın olağanüstü performansı ile 5/6-2 bitmesi gereken maçı 1-2 kazanmıştık. İşte o maç, bir kaleci 3 puanı nasıl alırın ispatıydı. Altay’ın 3 yıldır bize aldırdığı tek maçıdır.
Karşımızda neredeyse bir sezonda oynadığı oyunla Galatasaray’a şampiyonluğu getiren Muslera gerçeği var. Fenerbahçe kalecisinin de bu niteliği olmalı. Altay iyi bir Fenerbahçeli olabilir ancak Fenerbahçe kalesini korumak daha fazlası gerekir. Kendisini geliştirmesini beklerken her geçen yıl daha da kötüye gidiyor. Belki de rekabet edecek bir yedeği olmadığı içindir. Ama Kiev maçında o taçtan seken top gol olmasa, rakibe pozisyon vermeden 2 puanı bırakmış olacaktık. O zaman da hocanın kadro seçiminden tutun da yaptığı değişikliklere kadar herşey eleştiri oklarına maruz kalacaktı. Kısacası artık Altay’ın kendini geliştirmesini beklemek sıkıcı. Bize üst düzey kalitede ve maç alan kaleci lazım.

Tribünlerin psikolojisi
Kadıköy’de yediğimiz her golden sonra stada çöken sokağa çıkma yasağı sessizliği gene kendisini gösterdi. Bunda yıllardır süren başarı hasretinin taraftara getirdiği özgüvensizlik etkili. Ayrıca Maraton ve Fenerium alt tribünlerinin taraftar grupları yerine yalnızca maç izlemeye gelenler ile dolu oluşunun yeri büyük.
Yediğimiz golden sonra Jesus, son derece doğru değişiklikler yaptı ama Batman tercihi aynı zmanda riskliydi. Bu tercih ile risk alan kazanır" sözünü de teyit etmiş oldu. Üstelik golün, top oynamaktan çok yatmaya gelen Lucescu'nun çalmaya çalıştığı uzatmalarda gelmesi apayrı bir keyif oldu.
Oyunun genelinde, karşı taraf futbol oyun kurallarının ve etik değerlerinin çokça dışına çıktığı halde futbol oynamaya çalıştık. Kazanma alışkanlığı açısından önemli bir basamak oldu. Özellikle uzun zamandır görmediğimiz duran top organizasyonları, futbolun güzelliği olarak gözümüze çarpmaya başladı. Son olarak gene İrfan Can… Çok büyük yetenek! Acilen sazı eline almalı. Bu hafta sonunu stressiz geçirecek olan Fenerbahçe, bir sonraki hafta Kadıköy’de Corendon Alanyaspor'u ağırlayacak. Umarım kazanıp deplasmandaki Beşiktaş derbisine moralli gideceğiz.

kemal5371
11:21 @ 10.09.2022Ömer Eronat
11:24 @ 10.09.2022Fnrbhc
12:41 @ 10.09.2022Albay
13:11 @ 10.09.2022Kutay özmeral
13:56 @ 10.09.2022Hakan
15:08 @ 10.09.2022Osman Ünal
15:30 @ 10.09.2022Bynokta
16:17 @ 12.09.2022