Fenerbahçe’nin rakibi ligde ve Avrupa’ da fırtına gibi esen, aynı puanı paylaştığı Medipol Başakşehir (MB) idi. Galatasaray SK alt yapısından yetişip; futbolculuğunda Hagi ve Fatih Terim’in tedrisatından geçerek kendini yetiştiren Emre Belözoğlu rakip teknik direktör. Hocalık kariyerinde Fenerbahçe’de başarısız olmasının ardından, bu sene iyi bir başlangıç yaptı. Bu maçın önemi; şu ana kadar oynadığı Avrupa ve yerel ligde tüm maçlar içinde en ciddi rakip karşısında ve en kritik maçta Fenerbahçe’nin kendi sahasında ne yapacağını görmekti.
Maç öncesi
Dörtlü savunma ile sahaya çıkan MB, geri dörtlünün önünde Biglia ile oyun kuruyor. Biglia'nın önünde dörtlü grup var. Bunlardan oyunu domine eden, bu sene 3 gol, 2 asistlik katkısı ile Berkay. Öte yandan, Fenerbahçe’nin ofsayt taktiği açısından, rakibin en tehlikeli ismi Serdar Gürler. Çok hızlı olan Türkiye Süper Ligi’nin tecrübeli ismi, Berkay’ın savunma arkasına attığı toplarla, geriden çıkarak ofsayt taktiğini bozmaya zorlayacak isim gibi duruyor Traore ile beraber. Gene pivot santrafor olan Okaka, duvar görevi görüp alan açmaya çalışacaktı kendi takımı adına. 9 maçta 3 gol yiyen MB, taş gibi olan savunmasıyla da Fenerbahçe’ye geçit vermemeye çalışacağını düşündük. Fenerbahçe cephesine gelince; bana göre Jorge Jesus (JJ), kaleciden santrafora kadar kusursuz bir 11 çıkardı. Belki Osayi-Lincoln değişikliği ile Ferdi sola alınabilirdi ancak hocanın tercihine saygı duymak gerekir. Sakatların (Arao, Emre Mor) dönmesi ve Osayi’nin yedeklere geçmesi ile Fenerbahçe yedek kulübesi gene Kaşıkçı Elmas’ı gibi parlıyordu.

Oyun
Maç başlar başlamaz her 2 takım da yaptığı presle rakibine oyun kurma fırsatı vermiyordu. Gustavo-Okaka eşleşmesi ve didişmesi de dikkatleri üzerine çekti. Ayağa oyun yapma sevdalısı iki takımdan MB, ilk 10 dakika itibari ile daha organize gözükse de Fenerbahçe ceza sahasını göremedi. Maçın ilk 10 dakikası dolarken, en güzel hareketi Jesus’un taca giden topu, sağ ayak üstü ile falso vererek Ferdi’ye ‘Al da at tacı.’ demesiydi. MB dakikalar geçtikçe oyunu hakimiyetine aldı. Fenerbahçe’de organizasyon eksikliği göze çarparken, Enner’in bencilliği, Lincoln’ün bu dakikaya kadar Batsman ile beraber etkisizliği çok ön plana çıktı. Lincoln hücumda efektif olmadığı gibi, savunmada da katkısız olunca Traore kanadından büyük açıklar verildi. Traore’nin Enner’i aratmayan vuruşları nedeni ile de bulunan fırsatlar MB adına skora yansımadı. Önceki maçlara nispeten Crespo-İsmail ikilisi de tat vermiyor, oyun MB’in istediği şekilde gerçekleşiyordu.
İrfan devreye giriyor
İlk yarının son 15 dakikasıyla beraber İrfan Can Kahveci (İCK) sazı eline aldı ve Fenerbahçe üst üste pozisyonlar bulmaya başladı. Kaleci Volkan ise skoru tutmayı başardı. Ferdi maç başı korktuğum Serdar Gürler’in hızını ve koşu yollarını kesmek için çok çabaladı. O nedenle hücum aksiyonunda göremedik Ferdi’yi ancak Lincoln savunmada olmadığı gibi hücuma da katkı yapamadı. Biglia tüm Fenerbahçe hücumlarında olağanüstü savaştı. Berkay da takımı adına oyun kurma işini güzel yaptı fakat ilk yarıda son 15 dakika tamamen Fenerbahçe hakimiyetinde geçti.

İlk yarı taraflı gözler ile izleyenler için can sıkıcı olsa da mücadele ve futbol açısından zevkli idi gol sesi çıkmamasına rağmen. İkinci yarı başında klasikleşen Jesus müdahalelerini gene beklemiyorum. Dakikalar altmışları gösterdiğinde Batsman-Pedro, Lincoln-Osayi değişikliği sonrası Ferdi sola, Enner-Rossi değişiklikleri ile İCK yorulunca Emre Mor kozunu kullanabileceğini tahmin ediyorum. İkinci yarıya her 2 takımda aynı 11 ile çıkarken; Serdar Gürler gene niyetini belli etti ama bir kez daha ofsayt kapanına kısıldı. İsmail-Crespo ikilisinin şaşırtan oyunu; maçın kantarının topuzunu MB lehine çevirdi. Ancak Crespo durmaksızın koşmaya devam ediyordu. Fenerbahçe ilk yarıdan daha etkisiz bir oyunla sahadaydı ikinci yarı. İlk müdahale Emre Belözoğlu’ndan geldi. Çok çalışan Serdar, yerini kendisi gibi hızlı Chouiar’a bıraktı. Oyunun keyfi Fenerbahçe adına iyice kaçarken, İsmail sakatlanıp yerini Arao’ya bıraktı. Fenerbahçe ilerde çoğalamazken, Fenerbahçe stoperlerine top gelene kadar da MB çok rahat oynuyordu.
Jorge Jesus bu yüzden burada
Dakikalar 70’i geçtiğinde Jesus oyuna zorunlu değil de gerçek müdahalesini yaptı. Rossi-Enner , Emre Mor-İCK, Pedro-Batsman değişiklikleri gerçekleşti. Bu değişikliklerden sonra çok yorulan ve yedek kulübesi Fenerbahçe kadar etkili olmayan MB’in hızı kesildi. Kenarda Emre Belözoğlu çılgınlar gibi futbolcularına bağırıp, motive etmeye çalışsa da kader ağlarını Jesus’un değişiklikleri üzerine çoktan kurmuştu. Baskılı oyun ve defalarca hücum denemesinden sonra, Volkan’ın müthiş hatalı pasında Arao topla buluştu. Kendisi gibi taze güç Rossi’ye asistini yaptı. O da jeneriklik bir gole imza attı sağ ayağının içiyle. Son olarak rakip pırpırlarının canına otu tıkayan Ferdi, yerini Osayi’ye bıraktı. Günün Fenerbahçe adına en kötüsü Lincoln’ün son dakikada kaptırdığı topla gelişen MB atağında; Alexic’in güzel plasesini yakın mesafeden Altay çok güzel bir refleksle çıkardı. Kalan dakikalarda skor değişmedi ve Fenerbahçe bu sene 3 puan kazanma alışkanlığını devam ettirdi.

Maç sonrası
Fenerbahçe son MKE Ankaragücü deplasmanındaki hoş olmayan oyunu tekrarlayacak mıydı? Gene kötü oyuna rağmen 3 puan alacak mıydı? Şampiyon olmak istiyorsan geçen haftaki gibi kötü oynarken de 3 puanı almalısın. Ancak o hak geçen hafta bir kez kullanıldığı için iyi oynamak gerekirdi bu hafta. Rakip şu ana kadar oynadığı en dirençli olan takımdı. İki ekip de bana göre ligde bulundukları konumu hak ettiklerini ispatlayan bir maç izlettiler futbolseverlere. Belki pozisyon ve gol sayısı açısından çok tatmin edici olmadı. Ancak gerek mücadele, gerek Jesus’un hocalık dersleri açısından izlenesi maç oldu. Umarım Emre Belözoğlu da bu maçla Jesus izinden gitmeye başlar.

Her iki takımda saha parselizasyonunu çok güzel yapınca; oyun belli dönemlerde her 2 ekip adına da; diğerine nefes aldırmadığı dakikalarla geçti. Bu dakikalarda MB son dakikada Lincoln’ün hatası ile bulduğu pozisyon haricinde kaleyi bulamasa da; Fenerbahçe, 14 şutun 3’ünü isabet ettirdi rakip kaleye ve biri de gol oldu. Tek tek futbolculara göz attığımızda maçın adamı (Jesus dışında) Crespo diye düşünüyorum. Özellikle Arao’nun girişinden sonra oyuna da katkı verirken, sadece hırsı bile Fenerbahçeye gönül verenleri mest etmiş vaziyette.
Hocanın prensi Ferdi
Ferdi için de birkaç kelam etmek lazım. Önce Serdar Gürler sonra da Chouiar’a göz açtırmadı. Maç başı en korktuğum, savunma arkasına atılacak MB toplarıydı. Bunları gerek adam takibi gerekse alan kapatması ile Ferdi başlamadan bitirdi. Onun dışında son zamanlar ben dahil herkesin eleştirdiği Altay’a maç boyu 1 top geldi. O da şansına inanılmaz zor bir top oldu ama müthiş refleksle o topu çıkarıp eski günlerine dönme mesajı verdi. Bu kurtarış Fenerbahçe’ye ekstra 2 puan getirdiği gibi, maçın en kötüsü Lincoln’ü de ipten aldı. Bu sırada değinmeden geçemeyeceğim. 3’lü savunmanın her adamı müthiş oynadı, bahsi geçen Altay’ın müthiş çıkardığı pozisyon hariç (ki onda da Lincoln’ün büyük hatası sonucu dengesiz yakalandılar.) rakibe fırsat vermediler. Gustavo bire birde Okaka’ya göz açtırmadı. Serdar keşke hiç sakatlanmasa, hep oynasa. Szalai dinlenmeli, zira ona çok ihtiyacı var bu savunma hattının.

Hoca farkı puan sahibini belirledi
İCK oyunda olduğu sürece liderlik açısından gerekeni yaptı. Yerine giren Emre Mor’da ondan aşağı kalmadı. Faydası ve katkısı olmayan Enner yerine giren Rossi ise maçı en azından mağlubiyeti hak etmeyen Fenerbahçe taraftarına 3 puan olarak hediye etti. Bu takımın, Jesus’un ve maalesef taraftarın en büyük şanssızlığı, takım oyunu oynanırken; skoru yapacak adamların (Enner, Pedro, Batsman) bir türlü istenen seviyeye gelememiş olmalarıdır. Bunların içinde Batsman yetenek ve kondisyon olarak orta seviyede olmasına rağmen hazır değil. Enner ise kondisyon olarak üst seviyede olsa da yetenek konusunda ciddi sıkıntılı. Pedro’ya gelince topa dokunuşu bile üst düzey yetenekli bir futbolcu olduğunu ispatlıyor. Ama onda da fiziksel yetersizlik bir türlü geçmek bilmiyor. Şu takımda bu üç isim eksiklerini kapatsa ya da yönetim bu eksikleri olmayan 2 golcü alsa idi Jesus’un, 103 gollü şampiyonluk rekorunu egale etmesi işten değildi.
Son cümleleri ise bu camia için Allah’ın bir lütfu olan Jesus’a ayıralım. Zaman zaman topu rakibe bırakıp dinlenerek, zaman zaman presle göz açtırmadan pozisyonları bularak maçı resmen dakika dakika yaşadı kurt hoca. En son hamlesini MB yorulana kadar yapmadı. Zamanında ve yerinde doğru isimleri oyuna sokunca da istediğini alırken, Emre Belözoğlu’nun Jesus’u izlemekten ve ders almaktan başka çaresi kalmadı. Sonuçta Fenerbahçe hoca farkı ile 3 puanı hanesine yazdırırken, maç eksiğine rağmen liderlik koltuğuna oturmuş oldu.
Umarım ki Perşembe günü Avrupa Ligi grubunun liderini belirleyecek olan Rennes maçında galibiyet bizim olur.

Dronac
16:17 @ 23.10.2022Bynokta
19:08 @ 23.10.2022ALBAY
13:03 @ 24.10.2022