Fenerbahçe’nin rakibi kendi liginde ve Avrupa’ da bu sene dolu dizgin giden Rennes. Yerel çekişmesinde güçlü ekiplerin hemen arkasında 4. sırada kendine yer bulan Fransız temsilcisi; Avrupa liginde Fenerbahçe ile grup birinciliği için İstanbul deplasmanına çıktı. Bu maçın önemi; şu ana kadar oynadığı maçlarda başarılı şekilde ofsayt taktiğini kullanan Fenerbahçe’nin, çok hızlı futbolculara sahip Rennes karşısında kendi sahasında savunma manasında ne yapacağını görmekti. Zira üç futbolcusunun değeri tüm Fenerbajçe takımı kadar olan Rennes maçında galibiyet yaşamaktan ziyade keyifli bir 90 dakika izlemek asıl amaçtı.
Maç öncesi
Dörtlü savunma ile sahaya çıkan Rennes, 4-4-1-1 dizilişi ile sahadaki yerini aldı. Oyunu kuran Majer’in, savunma arkasına atacağı tehlikeli ara paslar ile Terrier’in hızı ve bitiriciliği ile sıkıntı yaratmak istiyorlardı. Fenerbahçe cephesine gelince; Jorge Jesus (JJ), Osayi’yi Ferdi’nin yerine yerleştirmiş ve şu an için hazır olmayan 2 forvetten, Pedro’yu tercih etmişti.
Oyun
Maçın ilk düdüğü ile beraber Rennes inanılmaz bir baskı kurdu Kadıköy’de. Arao’nun erken gördüğü kartla oyundan düşmesi ile tek başına kalan Crespo, Rennes ataklarını kesmeye yetmedi. Fenerbahçe’de oyun manasında ilk 35 dakikada konuşulabilir bir hadise yaşanmaması skorun da 3-0 rakip lehine gelişmesinden çok belli idi. Savunma ardına atılan toplar ve tek forvet Gouri’nin çok etkili oyunu skoru belirledi. Altay hakkında daha fazla yazmak ve satır işgal etmek istemiyorum. Boş kale ile oyun oynanmaz. Özellikle 1 ve 3. golleri her kaleci değil ama Fenerbahçe kalesinde olması gereken üst düzey kaleci yemezdi.

35. dakikadan sonra Kadıköy Boğası’nın oyun üstünlüğü baş gösterdi. Sahada o saate kadar gözüken nadir Fenerbahçelilerden olan İrfan Can Kahveci (İCK) kendi çabası ile aldığı frikikte müthiş bir orta ile Enner’e asistini yaptı. İlk yarı itibari ile evdeki hesap çarşıya pek uymamıştı. Bunda Lincoln, Arao, Altay, Pedro’nun sahada olmamasının yanısıra; üçlü savunmamızın tek forveti marke edememeleri de etkendi. Burada sahadaki isimler de dahil en büyük eleştiri Fenerbahçe taraftarına. Jesus’un bu Fenerbahçe’sini yaklaşık 10 sene bekledik. Takıma stada gelenlerin destek olmaları için, 3-0 üzerine derin sessizlik ile 3-1 olmasını beklemek ve sonra destek olmak da neyin nesi? Altay başta olmak üzere can sıkan oyuncuları maç esansında protesto etmek hangi akıl tutulması? Taraftarın sınıfta kaldığı bir ilk yarı izledik.
İkinci yarıda her şey değişti
İkinci yarı başlarken Jesus aynı 11’i çıkardı. Oyun Fenerbahçe’nin top üstünlüğü ile devam ederken Gustavo’nun sakatlığı Jesus’un planlarını bozdu. Oyuna müdahalesi geldi. 4’lü savunma hattına Alioski-Gustavo, Emre Mor-İCK, Batsman-Pedro, Zajc-Arao değişiklikleri ile döndü kurt hoca. Fenerbahçe her ne kadar etkili görünse de, dirençli Fransız ekibi kontrollü oyunu ile skoru tuttu Arda girene kadar. Lincoln neden bu kadar süreyi aldı anlayamadım. Lincoln-Arda değişikliği ile beraber Rennes yedek kalecisi Batsman’ın köşeye giden topunu çıkararak oyunu tuttu.
O dakikadan itibaren Fenerbahçe, Fenerbahçe olduğunu tekrar hatırladı. Sahadaki Fenerbahçe’nin yalancı oyun üstünlüğü; yerini, artık Kadıköy’de sonbaharın bittiği ve kışın çetin geçeceğini Rennes’e haber veren ezici üstünlüğe devretti. Sağlı sollu yumrukları üst üste rakibine indiren boksör misali Fenerbahçe saldırırken, çareyi seri faullerde aramıştı Fransızlar. Bunların bir tanesinde sol çaprazdan, buradan da gol olmaz ki denilecek yerden Zajc’ın muhteşem frikiği Kadıköy’ü salladı. Hızı kesilmemişti Sarı Kanarya’nın. Üst üste çalımlar ve paslı oyunla önce Arda sonra Emre Mor kendini belli etti. Sonunda da Emre Mor’un Ronaldinhovari plasesi ağları havalandırdı. İlk maçtan ders almayan Rennes hocası bu kez de 3 farklı üstünlüğü koruyamamıştı. Hani bir beş dakika daha oynansa tarih yazılan maçlardan biri daha oynanmış olacaktı. Sonuçta bu sene taraftarını üzmeyen Fenerbahçe, üzerine düşen görevi yaptı. Avrupa grubunu lider bitirme şansı son maça kaldı.
Maç sonrası
Fenerbahçe ilk 35 dakikası hariç güzel oynadığı bir maçı daha geride bıraktı. Maalesef kaleci ile ilgili sıkıntı devam ediyor ve bitecek gibi de durmuyor. Kaleyi bulan 4 isabetli şutun 3 tanesinin gol oluşu gecenin kahrı idi. Sahada üzerine düşeni eksiksiz yapan Crespo gözüme ilk çarpan adamdı her zamanki gibi. Koşması, mücadelesi, hırsı, sert ama tertemiz oyunu bir yana; orta sahada ofansif manasa ekstra katkı vermesi ayrı yana hayranlık verici. Onun dışında İCK, Osayi de katkılı oynadılar. Gol atmasına rağmen Enner’i gene faydalılar listesine almak biraz zor. Çok savruk, bencil ve yapması gerekeni doğru zaman ve yerde yapamıyor. Lincoln olayında ise Jesus’u anlamıyorum ama vardır bir bildiği diyorum.

Gene forvetlerimizden verim alamadığımız bir maç oldu. Pedro ve Batsman hala hazır değil. Ligin ortası geldi. Umarım devre arası toparlanırlar. Ancak süre aldıkları zaman zarfında yaptıkları ters koşular savunmayı zorladı. Oyun planı olarak da Jesus’un forvetlerden istediği tam olarak bu. Arao için biraz hayal kırıklığı oldu maç. Henüz 3. dakikada cebine koyduğu sarı kart, bildiğimiz katkısını verdirmedi Brezilyalıya. Zaten Arao çıkana kadar da oyun olarak etkili olamadı ev sahibi. Benim kişisel kanaatim bu takımda İCK ile beraber fark yaratacak isimler Arda ve Emre Mor’dur. Bu ikili de oyuna girince neler yapabileceklerini gösterdiler. Zamanla Jesus’un bu iki isimden fazlaca yararlanacağı aşikardır. Kurt hoca, yaptığı değişiklerin gene meyvesini aldı. Oyunu, müdahaleden sonuç alma adına basketbola çeviren Jesus; bu açıdan da Fenerbahçe taraftarına güven aşılıyor. Artık kimse oyuncu ya da sistem tercihini eleştirmiyor. Sene sonu yaklaşık 10 yıldır beklenen şampiyonluğu getiren adam olur ise sözleşme uzatılması için ne gerekiyor ise yapılmalıdır.
Zajc konusu ise tam bir muamma şimdilik. Bekleyip göreceğiz. Fenerbahçe orta sahası bu oyuncuyu görmezden gelecek kadar zengin değil bence.
Taraftar, Altay ve Jesus
Bu akşamın en büyük eksisi Fenerbahçe taraftarına yazar benim gözümde. Kadıköy'de skor ne olur ise olsun sessiz çığlık adlı eserin sahnelenmemesi lazım. Zira bu camia Fenerbahçe. İmkansız dediğin anda imkanı kendi yaratır. Yılların öğrenilmiş çaresizliğini, bu taraftarın da bir an önce üstünden atması lazım. Daha da önemlisi Altay’ın berbat oyununu herkes gibi Jesus da görüyor. Şu an tercih ediyor ise İrfan Can Eğribayat demek ki Altay’ın şu halinden dahi daha az güven veriyor hocaya. O nedenle sabır ve destek lazım maç esnasında. Aktif oyunda olan bir oyuncunun ıslıklanması ne demek? Cidden anlaşılır değil. Zaten maç başında destek olmayan tribünler; iş kendi oyuncusunun moralini iyice
bozmaya gelince baş rollerde yerini alıyor. Jesus dahil her aklı başında adamı da bu iş rahatsız etmeye başladı açıkcası. Maç sonrası açıklamasında da gerekli mesajı verdiğini düşünüyorum tribünlere.
Sonuç olarak ikinci yarısı Fenerbahçeliler için 1001 gece masalı; Rennes cephesi için Elm Sokağı Kabusu olan bir maçı geride bıraktık. 90 dakika sonrası bir kez daha Fenerbahçe sahadan boynu bükük ayrılmadı. Sonraki maçta rakip, Fatih Tekke’nin hoca olarak yeni göreve geldiği, motive olmuş İstanbulspor.
