Spor Toto Süper Lig lideri Fenerbahçe bu hafta; geçen senenin şampiyonu olan ancak bu sene 7. sırada kendine yer bulabilen Trabzonspor oynadı. Bu iki takım arasında olan rekabet ve yaratılan suni saçmalığı bir kenara bırakarak; bu maçın benim açımdan önemi zor deplasmanı mümkün mertebe hasarsız atlatabilmekti çünkü şu ortamda, saha içi ve dışı koşulları göz önünde bulundurursam; puan kaybedilecek maçlardan biri olarak görünüyordu.
Maç öncesi
4-2-3-1 dizilişi ile sahaya çıkan ev sahibi ekip Trabzonspor (TS); ideal 11’i ile sahadaki yerini aldı. Bunun yanı sıra Umut Bozok, Marek Hamsik, Djaniny ve Yusuf Yazıcı gibi tecrübeli isimler yedek kulübesindeki yerlerini almışlardı. Dünya Kupası için verilen arada en hazır takım gibi görünen Fenerbahçe cephesinde ise sol bek tercihi Szalai’den yana kullanılmış olup; Dünya Kupası’nın yorgun yıldızı Enner Valencia yedek soyundurulmuştu. Yedek klubesi ise maçın skorunu Fenerbahçe lehine değiştirecek Emre Mor, Serdar Dursun, Enner Valencia, Diego Rossi gibi oyuncularla doluydu.
Oyun
İlk düdüğün çalmasıyla beraber, ev sahibi TS baskılı başladı oyuna. Fenerbahçe ise daha geride oyunu kabullenip, ofsayt taktiği ile rakibi yıldırma rolüne büründü. Batshuayi ileri şişirilen topları indirmekle görevli iken; o toplar İrfan Can Kahveci (İCK) ile buluşturulamıyordu. Zaman zaman aynı isim orta sahaya gelerek top almaya çalıştı. Ancak ilk dakikalarda TS’nin presi buna pek müsade etmedi. Kaleci Altay’a yapılan sakatlama riski olan hareket kartsız geçilirken; Joshua King’in müthiş vuruşu direkten geri geliyor ve ilk kayda değer pozisyon olarak yerini alıyordu. Bu pozisyonla beraber maç canlandı diyebilirim.

Fenerbahçe ilk 20 dakika itibariyle alışılagelmiş ayağa pas oyunu yerine; uzun toplarla çıkmaya çalıştı. Bu taktik icabı mı yoksa spontan gelişen bir durum mu çözemedim. Zira uzun topları indirip de hava hakimiyeti sağlayacak hücum elemanlarından yoksundu bu takım. Takım boyunu uzun tutan TS etkili atak yapmaya çalışırken kaybettiği topları Fenerbahçe ayağa paslarla, bilinçli olarak orta sahayı geçebilse skora ulaşacak bir maç gibi görünürken; uzun top oyununa devamı tercih etti Jorge Jesus (JJ). Pres oyununu da bir kenara bırakmıştı Fenerbahçe. Dakikalar ilerledikçe de TS’un oyun sertliğine paralel sarı kart sayısı da giderek artıyordu. Buna karşın Fenerbahçe ise rakibi gibi yerinde kartlar görmek yerine laubalilik sebepli kart görüyordu. Batshuayi gibi...
Maçın ilk yarısının uzatmalarla beraber son 20 dakikası ise Fenerbahçe’nin saçma sapan uzun top politikası, Batshuayi’nin berbat oyunu ve İCK’nın da hazırlık maçlarında gösterdiği performansın yanına yanaşamamsı nedeni ile tamamen TS baskısı ile geçti. Bu dakikalarda ise bana göre maçın ilk yarısının en iyi adamı olan Altay’ın müthiş kurtarışı sayesinde ilk yarı golsüz eşitlikle sonuçlandı.
İlk yarı bitiminde oyuncu değişikliği yok!
İkinci yarıya en başta Batshuayi ve oyun planı olmak üzere değişiklikleri bekliyordum JJ’dan. Zira TS kendi evinde olmasına rağmen, beklediğim futbolu sahaya yansıtamadı Fenerbahçe. Kötü olduğu halde... Maalesef 2. yarıya da değişiklik yapmadan ve sarı kartlı oyuncuları çıkarmadan başladı JJ. Bu yaptığı hatanın da bedelini; günün kötüsü Crespo’nun her 2 sarı kartında da haklı olarak kırmızıyı alması ve anında TS’un golü bulması ile de ödedi JJ. Sonrasında panikle yapılan Lincoln-Batshuayi, İCK-Valencia, Emre Mor-Serdar Aziz değişiklikleri geldi. JJ’un kitabında ilk yarı bitiminde değişiklik yapmak yok. Artık buna eminim.

Golden sonra TS haklı olarak 10 kişilik rakibi karşısında oyunu soğutmak, ekstra dinlenip hızlı kontralara çıkmak amaçlı kendi sahasına çekildi. Yalancı Fenerbahçe baskısı pozisyon getirmez iken her TS kontrası tehlike yaratacak düzeyde gelişiyordu. Son 15 dakikaya girerken Abdullah Avcı, Hamsik hamlesini de yaptı. JJ’un ise bu aşamadan sonra yapacak çok alternatif hamlesi kalmadı. Hamsik’in girişi ile oyun tekrar ev sahibi ekip lehine döndü. Sahada olmayan bir Fenerbahçe ve saha ile ilgisi olmayan bir hoca ile kalan dakikalar eziyet olmaya devam etti Sarı Kanarya için. Son dakikada ise; Trezeguet’in şık vuruşuyla maçın skoru ilan edildi: 2-0
Maç sonrası
Lige verilen aranın devam ettiğini sanan bir teknik ekip ve futbolcu topluluğu ile karşı karşıyaydık Fenerbahçe’de. İlk 11 seçiminde Szalai’nin sol bek başlamasını zaten anlayamamıştım. Ama maç içinde bu tercihin ne kadar yanlış olduğu da ortaya çıktı. JJ’un kafası çıkan dedikodulardan sonra, Brezilya milli takımında mı bilemiyorum. Ama bu maç Fenerbahçe takımı başında değildi; çok açık ve net. Herkesin gördüğü sarı kartlı oyuncuların atılacağı ihtimali JJ’un aklının ucuna dahi gelmedi demek ki olan oldu. Hakem ve kart konularına girmek istemiyorum. Ama bence sıfıra yakın hata ile yönettiler maçı. Sabahtan akşama oynansa denir ya hani. Bu hoca ve çıkardığı takım değil gol şut atamazdı rakibe. Nitekim de atamadı.

Bir aydır neler yapıyor oyuncular, cidden merak ediyorum. Uzun top oyununu ne zaman oynadı JJ bu takımda? Prese dayalı futbol nerede? Neden Fenerbahçe oyuncuları başta Batshuayi olmak üzere sürekli gereksiz kartlar görerek hemen hemen 5 maçın 3 ya da 4’ünde sahada eksik kalıyorlar? O kondisyon nerede? Mücadele eden takıma ne oldu? Olay 10 kişi kalmak da değil. En ufak karakter sahaya konulmadan bir 90 dakika nasıl tamamlanabiliyor? Hoş böyle bir yönetimle takımdan ne beklenebilir o da ayrı tartışma konusu ama bu mağlubiyet hiç iyi olmadı. Maç bitmiş, takımın sahada ezilmiş ve çok ciddi bir yara almışsın; başkan olarak rakip tribünde gülücükler dağıtıyorsun. Gerçi selfie çektirdiği günleri de gördü bu gözler ya neyse.
İki haftada 6 puan kaybı
TS da bu kadar kötü oynarken, Fenerbahçe’nin isabetli şut atamadan maçı bitirmesi büyük skandal diye düşünüyorum. Halbuki son kaybedilen Bitexen Giresunspor maçında da 10 kişi kalınmasına rağmen mücadele izledik takımdan. Bitexen Giresunspor maçında sarı kart sınırında olduğundan, oynatmayarak hocanın sakladığı Crespo canımızı yakmıştı. Trabzon deplasmanında bu kez oynayıp canımızı yakarak totalde 6 puandan etti. Bu yanlış planlamalarının sebebini, JJ’un analiz edip ve yukarda sorduğum soruları bir an önce cevaplayıp, neticelerini sahaya yansıtması lazım. Öyle ki Fenerbahçe’yi tanıyor isem ilk 10-15 hafta lige tutunuş, arkasından seri mağlubiyetler ile şampiyonluk yarışından uzaklaşma ve ligin sonlarında yalandan şampiyonluk yarışına ortak olup sezonu ikinci bitirme klasiğine doğru gidilir.
.jpeg)
Bu maç özelinde, JJ tamamen sorumlu benim gözümde. Ancak İCK’nın da takımın göz bebeği olmasına istinaden bu kadar kötü oynamaya hakkı yok. Crespo ise bomboş işlerle uğraşmasının bedelini takımını 10 kişi bırakarak ödedi. Her ne kadar berbat bir oyun ortaya koysa da Sarı Kanarya; 10 kişi kalmasa idi bu deplasmandan da bir puan ile çıkabilirdi. JJ’ye kızdığım bir nokta da şu: Biraz kalbur üstü takımlarla oynayınca kendi kimliğini kaybetmesidir. Aynı hatayı yani korkak ve çekinik futbolu Beşiktaş JK karşısında da yaptı. Fakat o maçta sıçrayan çekirge, bu kez sıçrayamadı.
TS cephesine baktığımızda; bana göre son derece yüksek olan mücadele hırsı ve kazanma isteği göze çarptı. Özellikle Abdullah Avcı, 10 kişi kalan rakibine karşı yaptığı hamlelerle oyunu kendi takımı adına domine etti. Sonuç olarak da TS tamamen hak ettiği bir maçın sonunda hanesine 3 puan yazdırıp zirveye tekrar yaklaştı. Tahminim bu hafta artık liderliğin el değiştireceği hafta olacak. Bu da Fenerbahçe camiası üzerindeki baskıyı arttıracaktır. Bakalım süreç nasıl ilerleyecek önümüzdeki haftalarda? Fenerbahçe’nin bundan sonraki rakibi ise hafta içi müsabakasında, Kadıköy’de Atakaş Hatayspor ile.
