Portekizli şair, edebiyat eleştirmeni ve deneme yazarı Fernando Pessoa, 20. yüzyılın en önemli edebi şahsiyetlerinden biridir. Aynı zamanda Portekiz edebiyatını dünya çapında bilinir kılan kişidir. Üstelik hem Portekiz'de hem de uluslararası alanda da ciddi bir hayran kitlesine sahiptir. Pessoa, 20. yüzyılın başlarında gerçekleşen bir sanat ve edebiyat hareketi olan Modernist harekete de yoğun bir şekilde dahil oldu. Oldukça ilginç bir karakterdi ve kısa da olsa büyüleyici bir hayat yaşadı. İdeali hep ünlü bir İngiliz şair olmaktı. Bu yüzden eserlerinin çoğunu İngilizce olarak yazdı. Ciddi bir şekilde yazmaya edebi eleştirilerle başladı. Sonrasında modernist şiir ve düzyazıya geçti. Pessoa Modernist harekette büyük bir rol oynadı. Üstelik bu oluşumun Portekiz'deki baş figürüydü.
Modernist hareket, Birinci Dünya Savaşı'nda savaşan sanatçılardan ve yazarlardan doğdu. Bu yaratıcılar, savaş alanında gördükleri dehşet karşısında travmalar geçirdiler ve oldukça yorgun düştüler. Özellikle o zamanlar Romantizm çok revaçtaydı. Lakin üslup genç yazarların ve sanatçıların yaşadıklarıyla pek uyuşmuyordu. Romantik klişeleri bir kenara bırakıp yeni bir şey yaratmak istediler. Pessoa, I. Dünya Savaşı'nda savaşmasa da yaşıtlarından ve gazetede okuduklarından etkilenmiştir.
"Çocukluğumdan beri etrafımda hayali bir dünya yaratma eğilimim vardı. Kendimi hiç var olmayan arkadaşlar ve tanıdıklarla çevreledim."
Fernando Pessoa

Pessoa'nın en ünlü alter egoları
Pessoa'nın “heteronyms” diye adlandırdığı 72 takma adı vardı. Yazarların takma adlar kullanması yaygındır. Alter egolar, yirminci yüzyılın başlarında Avrupalı yazarlar için moda aksesuarlar haline gelmiş olsa da hiç kimse bu oyunu Fernando Pessoa kadar ileri götürmedi. O, tüm hayatını bu takma adlarına adamaya karar verdi. Pessoa, onları projesi olarak adlandırdı ve baştan sona kendi uydurduğu alter egolarının dünyasına daldı. En çok tercih ettiği dört alter egosu vardı.
Alberto Caeiro: Portekiz'in kırsalında yaşayan ve serbest şiir sanatında ustalaşmış eğitimsiz bir şairdir. Pessoa, Caeiro'yu 1914 senesinde tasarladı ve ona arkadaşı şair Mario de Sa-Carneiro'nun adını verdi.
Ricardo Reis: Duygusal kaside şiiri yazan ve Romalı şair Horace'tan ilham alan bir doktordur.
Alvaro de Campos: Londra'da yaşayan ve Amerikalı şair Walt Whitman'a hayran olan biseksüel bir deniz mühendisidir.
Bernardo Soares: Her zaman yorgun ve uykulu olan muhasebeci yardımcısı Bernardo Soares, yarı heterojendir. Pessoa'nın kendi sesine, tecrübesine ve duyarlılığına en yakın kimliğe sahipti. Aynı zamanda bu adamlar dramatik bir topluluk oluşturdular ve Campos, Pessoa'nın var olmadığını bile iddia etti.
Her heteronim farklı bir tarza ve kişiliğe sahipti. Fernando Pessoa sadece farklı isimler yaratmakla kalmadı. Heteronimlerine farklı arka plan hikayeleri, kişilik özellikleri ve hatta farklı yazı stilleri verdi. Bu şekilde, projesinin başarılı olması için gerçekten hayatını alter egolarının yaratılmasına adadı. Her heteronim farklı bir yazı türünde uzmanlaştı ve Pessoa'nın çalıştığı dergiler ve edebi incelemeler aracılığıyla birbirleriyle iletişim kurdular.

Heteronimleri ve Pessoa
Bazı yazarlar için yazma görevi benliğe inmektir. Fernando Pessoa, heteronimlerini bir kaçış yolu olarak kullandı. Kendini grubun içinde en az dikkat çekecek yere koysa da yine de merkezindeydi. Diğerleri onun etrafında dönen takımyıldızlardı. Aslında bu psikanaliz bağlamında bölünmüş bir kimlik, iyileşmesi gereken bir yara olarak tanımlanır. Fakat Pessoa'nın zihninde bunda kafa karıştıran hiçbir şey yoktu. Bu durumu "Bütün insanlığımı edebi icracı olarak hizmet ettiğim çeşitli yazarlar arasında paylaştırdım." diye açıkladı. Kim olduğu hakkında hiçbir fikri yoktu. Üstelik heteronimleri de aynı derecede şaşkındı. Zihinsel çocuklarından biri, "Her birimizin içinde bir farklılık, bir çokluk ve bolluk var." diye yazdı.
"Kendime ait bir tür mecra olarak varlığımı sürdürüyorum ama diğerlerinden daha az gerçeğim, daha az önemliyim, daha az kişiselim ve hepsinden kolayca etkileniyorum."
Fernando Pessoa
Pessoa ürkek ve içe dönük bir yaşam sürdü. Ancak yine de münzevi değildi. Heteronimlerini saklamaya da çalışmadı. Onların varoluşları konusunda oldukça şeffaftı. Pek çok takma adlı yazarın aksine, Pessoa ketum değil, tam tersi gayet açıktı; tamamen saf, psikolojik olarak dürüst, ironik bir duruş sergilemekten ziyade ciddi... Heteronimik kibri, kimseyi kandırma veya dikkat çekme arzusundan kaynaklanmıyordu. Bu özel bir konuydu. Pessoa yazılarında heteronimlerinin oluşumunu analiz edecek kadar ileri gitti. Açıkçası okuyucularının bunu merak edeceğini biliyordu.
Kendisine histerik teşhisi koydu. Yarattığı kimliklerinin, içinde var olan histerinin bir yönünden kaynaklandığını öne sürdü. Ayrıca bu durumu "Ben'in kendi kendine bölünmesi, mastürbasyon durumlarında yaygın bir fenomendir" diye açıkladı. Yarattığı çeşitli insanların kendisine sık sık selam gönderdiğini ve başka hiç kimse göremese bile onları işitebildiğini ve görebildiğini iddia etti. Bu yeteneğin mi yoksa hastalığın mı bir sonucu muydu; bilinmez. Şayet kendisi de hakkında hiçbir sonuca varamadı. Belki de en önemli şeyin, işini üretecek kadar sağlam olduğunun farkındaydı. Aslında Shakespeare'in Hamlet'ine saplantılı bir şekilde kapılmış olması, fark ettiğinden daha fazla şey anlatıyordu.
.jpg)
Huzursuzluğun Kitabı
Huzursuzluğun Kitabı, Portekizli modernist usta Fernando Pessoa'nın en büyük edebi başarısıdır. Pessoa'nın ölümünden sonra, 25.000 sayfadan fazla yayınlanmamış eserleri ortaya çıktı. En büyük başyapıtlarından biri olan Huzursuzluğun Kitabı'nı, el yazmalarının arasında buldular. Pessoa'nın Portekizce yazdığı ender kitaplardan biriydi. Bazı eleştirmenler, kitabın Pessoa'nın kendi eliyle değil, geride bıraktığı notlar aracılığıyla derlenmesi nedeniyle, kitabın istediği gibi yazılmadığını savundu. Ancak Huzursuzluğun Kitabı her halükarda Pessoa'nın en çok okunan eserlerinden biridir ve beş farklı dile çevrilmiştir.
Enfes melankolik gözlemler, aforizmalar ve ruminasyonlar içeren bir “otobiyografi” veya “günlük” olan bu klasik eser, tüm ebedi sorularla boğuşuyor. Huzursuzluğun Kitabı'ndaki metinlerin çoğu, muhasebeci yardımcısı Bernardo Soares'in yarı-heteronimi altında yazılmıştır. Huzursuzluğun Kitabı'nda, Pessoa'nın heteronim Soares'in bir kafede olduğu ve Pessoa'yı gördüğü bir sahne vardır. Soares, aslında kendisi olan Pessoa'yı gözlemler ve onun hakkında bir pasaj yazar. Neyse, ayrıntılara fazla girmeyeceğim. Zira gerçekten delirebilirsiniz!

Son söz
Fernando Pessoa çok sayıda eleştiri, dergi ve gazete makalesi, deneme ve şiir yayınlamasına rağmen, hayattayken sadece dört kitap yayınladı. Kitapların tamamı şiir kitabıdır. Üç tanesi İngilizce olarak yazılmıştır. Pessoa'nın Mesaj adındaki tek Portekiz'ce şiir kitabı, 1933'te yayınlandı. Şairlerin eserleri tipik olarak dış uyaranlarla beslenme eğilimindedir. Ancak Pessoa'nın yaratıcılığı, çağdaş sanatçı Dana Schutz'un ünlü "Kendi Kendini Yiyen" tablolarından biri gibi, kendi kendine beslenmiş görünüyor... Kırk yedi yaşındaki Pessoa, 29 Kasım 1935 senesinde karın ağrısı ve yüksek ateşten hastaneye kaldırıldı. Burada son sözlerini yazdı: "Yarının ne getireceğini bilmiyorum." Ertesi gün siroz nedeniyle yaşamını yitirdi. Sık sık gittiği kafelerden birinin yanında şimdi bir Pessoa heykeli duruyor. Anısına saygıyla...
Pessoa'yı ilk okuduğumda kitabımı kapattım ve dağlara koştum. Orada, ağaçların ve kayaların arasında zamanının en büyük şairinin ölümüne ağladım. Şairlerin biyografileri yoktur. Çünkü yaptıkları iş onların biyografisidir. Bunu Pessoa'dan daha iyi kim kanıtlayabilir?
"Ben, büyük ölçüde, yazdığım nesrin aynısıyım. Kendimi noktalara ve paragraflara ayırıyorum, kendime noktalama işaretleri yapıyorum... Kendimi bir kitabın, okunan bir hayatın karakterine dönüştürdüm."
Fernando Pessoa
Pessoa, belki de en iyi bilinen şiiri olan "Tütün Dükkanı"nın açılış satırlarında şöyle diyor:
Ben bir hiçim.
Ben her zaman bir hiç olacağım.
Bir şey olmak isteyemem.
Ama içimde dünyanın tüm hayalleri var.
"Hiçbir şeyim yok, ben hiçbir şeyim, ama sahip olduğum şeye sahip olmayı istemez miydin, benim gibi olmayı istemez miydin?!" Kısacası Pessoa'nın kendini feda etmesi, gücünün ve canlılığının kaynağıdır. Kendi özgür üslubuyla, hikayesinin anlatımına ve yorumlanmasına biz okuyucuları da dahil ediyor. Ölümünden sonra yayınlanan başyapıtı Huzursuzluğun kitabında yazdığı gibi:
"Ben var olmayan bir şehrin varoşlarıyım, yazılmamış bir kitabın can sıkıcı önsözüyüm. Ben hiç kimseyim, hiç kimse. Ne, nasıl hissedeceğimi, ne, nasıl düşüneceğimi, ne de nasıl seveceğimi bilirim. Henüz yazılmamış bir romanda havada süzülen bir karakterim ve içime hayatı üflemeyi tam olarak becerememiş birilerinin hayalinde var olmadan önce yok oldum."
Fernando Pessoa
