Otoyoldan geçmekte olan bir kaplumbağa sadist bir kamyon şoförü tarafından vuruluyor. Kaplumbağa vurulduktan sonra ters dönüp, ardından tekrar toparlanıp tehlikeli yolculuğuna devam etmeye çalışıyor. Şoför ise kendi yoluna devam ediyor. Bu anekdotta, kaplumbağa sıradan insanı ve kamyon şoförü büyük şirketleri temsil eder. Bununla, bir durum ne kadar korkunç olursa olsun bir şekilde ilerlemeye devam edilmesi gerektiğinin mesajı verilir. Özellikle servet eşitsizliğinin, ekonomik durgunluğun ve siyasi bölünmenin çok fazla olduğu bir zamanda fazlasıyla güçlü bir mesaj değil mi? Tıpkı Gazap Üzümleri eserinin tamamının verdiği mesaj gibi... John Steinbeck'in başyapıtı olarak kabul edilen Gazap Üzümleri; zor zamanlarda bireysel ideallerden ziyade işbirliğine duyulan ihtiyacın anlatısıdır. Bunun yanı sıra, insan birliği ve sevgisinin bir hikayesidir. Amerika'nın Büyük Buhranı 1929 senesindeki borsa çöküşünden İkinci Dünya Savaşı'na kadar uzanan bir zamandır.Gazap Üzümleri, bu buhran döneminde yaşananları konu alır. Bu süre zarfında Amerika’da uzun bir kuraklık ve şiddetli rüzgarlar hakimdi. Oklahoma eyaletinin neredeyse her yeri dahil olmak üzere, Amerika'nın büyük bölümlerini korkunç bir şekilde etkiledi. Aşağı Midwest'teki insanların çoğu, geçimlerini sağlayacak verimli topraklar bulmayı umarak başka yerlere taşındılar. İlk olarak 1939'da yayınlanan, Steinbeck'in Pulitzer Ödüllü eseri, 1930'ların "Dust Bowl" göçünü gözler önüne seriyor. Oklahoma'da bir çiftlik ailesi olarak yaşayan Joad'ların, çiftliklerinden sürülerek batıya, vaat edilmiş Kaliforniya topraklarına gitmeye zorlandığı hikaye, okuyucuyu da bu gerçekliğe sürüklemeyi başarıyor. Ayrıca Steinbeck'in Fareler ve İnsanlar eseriyle arasında açık benzerlikler var. Her ikisi de sosyal bir bağlam taşıyor ve Amerikan rüyası temaları içeriyor. Bunun yanında Gazap üzümleri, yazarın 1962 senesinde aldığı Nobel Ödülüne de büyük katkı sağlamış bir eser.
''İnsanların canlarını dişlerine takmak zorunda kalmadan yaşayabilecekleri bir yere hiç gelebilecek miyiz acaba?'' Gazap Üzümleri
Biraz Steinbeck
Steinbeck, Kaliforniya'da orta sınıf bir ailede doğdu. Öğretmen olan annesinin etkisinde kalan Steinbeck'i en çok mutlu eden şey kitap okumaktı. Geniş çaplı okumalarında en etkilendiği yazarlar; Eliot, Dostoyevski, Hardy ve en önemlisi de Malory idi. Malory, Steinbeck'in yazı stili üzerinde büyük bir etkiye sahiptir. Steinbeck, çok iyi bildiği Kaliforniya topraklarının muazzam güzelliğini ve destansı gücünü eserlerine fon olarak kullandı. Yapıtlarıyla büyük başarı elde eden Steinbeck, her zaman halkın adamı olarak kaldı. Dönemin gündemi olan göçmen işçiler hakkında yazması için ona pek çok popüler dergilerden teklif geldi. O bütün teklifleri reddetti, çünkü onların talihsizliğinden para kazanmanın yanlış olacağını düşünüyordu. Daha sonra göçmen işçiler arasında yaşayarak, eserlerini gerçek deneyimlere dayandırmak adına malzeme topladı. Hatta Fareler ve İnsanlar'ın Broadway'da açıldığı gece, bir grup göçmenle birlikte bir gecekondu kampındaydı. Sonra da bu deneyimleri Gazap Üzümleri başta olmak üzere eserlerine aktardı.
Steinbeck'in genç yetişkin yaşamının çoğu Kaliforniya'nın Salinas Vadisi'ndeki çiftliklerde geçti. Bir çiftlik işçisi olarak çalışırken, çiftliklerde çalışan göçmen işçiler hakkında bizzat bilgi edindi. Bu deneyimden, işgücünü etkileyen sosyal eşitsizliklere dair bir farkındalık geliştirdi. Steinbeck başyapıtına 1930'ların Amerika'sındaki tarihi ve sosyal olayları taşır. Özellikle de Dust Bowl'ı icat eden çevre felaketine dikkat çeker. Kuraklık, Amerika Birleşik Devletleri'nin Great Plains bölgesi için on yıllardır ciddi bir sorun olmuştu. Bu da çiftçiliğe büyük ölçüde zarar verdi. 1929 senesindeki borsa çöküşünün ardından ABD ekonomisi düştü. Bu yüzden bankalar çaresiz kalıp, kayıplarını telafi etmenin bir yolunu bulmaya çalıştılar. Ortakçıların varlıklarını, büyük bir çiftlikle birleştirmelerinin daha kazançlı olduğunu savunan toprak şirketleri, aileleri çiftliklerinden çıkarmaya başladı. Bunun yanında başıboş göçmenler, büyük çiftlik sahiplerinin propaganda tekniklerinden etkilenmek için gayet uygun koşullardaydılar. Yüzbinlerce el ilanı, zor durumda kalan topraklara dağıtıldı. Tarım işçileri için iyi ücretlerle bol fırsatlar vaat edildi. Bu broşürler, ortakçıların toprak ve saygınlık arzusunu hedef aldı. Bu sebeple onları finansal istikrarın cazibesiyle batıya doğru yöneltti. Çiftçiler, ailelerini ve en değerli eşyalarını hurdadan hallice kamyonetlere yükleyip Kaliforniya'ya gitti. Kaliforniya'ya göç eden evsiz ailelerin lejyonları bir tür fenomen haline geldi. 450 binden fazla insanın sonunda iş aramak için yollara çıkmaya zorlanması, Gazap Üzümleri eserine de konu olan bu Büyük Göç'ü başlattı.
''Uyanmak istemiyorsan, berbat bir hayatın vardır. İşin ilginç yanı; uyuyamıyorsan da berbat bir hayatın vardır.'' Gazap Üzümleri
Kitabın kritiği
1939'da ilk basıldığında kitap, en iyi ihtimalle etkili bir sosyal mesaj, en kötü ihtimalle de tam teşekküllü bir propaganda olarak iz bıraktı. Nihayetinde tüm edebiyat eleştirmenlerinin vardığı ortak nokta şu ki; Gazap Üzümleri Amerikan Edebiyatındaki en önemli eserlerden biridir. Üstelik kavrayışlı bir okuyucu için bol miktarda sanatsal ve felsefi düşünce sunar. Steinbeck'in basit anlatı bölümleri arasında genel bilgi ve yorum bölümleri de var. Aynı zamanda bu ara bölümlerin kullanılması, Steinbeck'in nihai sanatsal amacını gerçekleştirmesine izin veren bir denge sağlar. İnsanlığın durumu hakkında evrensel realiteyi ifade eden kişisel bir hikaye yaratmak için, belirli sosyal gerçekleri ve lirik unsurları bir araya getirmek gibi… Gazap Üzümleri eserinin sosyal felsefesi; insanın hayatta kalmasının, güç bulabilmesi adına grup birliğiyle hareket etmesine bağlı olduğunu iddia eder. Hatta romanda bu teorinin detaylandırılması, grup protesto ve değişim araçları olarak sendika ve grevlerin örgütlenmesi ile ezilenlerin ve dezavantajlıların eğitiminde dikkat çeker. Teorik olarak Steinbeck'in felsefesi Amerikan felsefesiyle benzerlik gösterir. Ancak büyük ölçüde Lenin ve Marx'ın sosyalist teorilerine dayanır. Emerson'un Aşırı Ruh kavramı, tüm insanların ruhlarının gerçekten sadece büyük bir ruhun parçası olduğunu açıklar. Bu da romanın kahramanlarından Jim Casy'nin halk diliyle ifade ediliyor. Ayrıca toprağın canlılığı ile cansız makinelerin ölülüğü arasındaki sembolik karşıtlıklar, insanoğlunun toprakla özdeşleştirilmesinin yaşam döngüsünün devamı için gerekli olduğunu savunan Jefferson Tarımcılığı teorisini temsil eder. Tüm kavramların anlam ve hakikatinin pratik sonuçlarıyla tanımlandığı Henry James'in pragmatizmi de, Ma ve romanın ana karakteri Tom'un sıkıntılara karşı aktif yaklaşımlarında net bir şekilde hissediliyor.
''Bir insana dengesini kaybettirip, sonra da normal davranmasını bekleyemezsiniz.'' Gazap Üzümleri
Son söz
Gazap Üzümleri eserinin en sonundaki görüntü; bebeği yakın zamanda ölü doğmuş olan Rose of Sharon Joad'ın eski bir ahırın zemininde hasta, açlıktan ölmek üzere olan bir adamı emzirdiği son görüntüsüdür. Bu görüntüde Steinbeck, toplum tarafından terk edildiğini hissettiği, depresyon dönemindeki göçmen işçilerin çaresiz durumunu güçlü bir şekilde dramatize ediyor. Esere hakim olan hayatta kalma arayışı ve orada yapılan fedakarlıklar son derece düşündürücü ve etkileyici. Steinbeck'in gayet açıklayıcı ve fonetik bir yazım kullanması, karakterleri metin boyunca canlı tutuyor. Güçlü ve güçsüz arasındaki çatışmanın, bir adamın adaletsizliğe şiddetli tepkisinin ve bir kadının sabırlı gücünün bir portresi olan roman, Büyük Buhran'ın dehşetini tam da olması gerektiği gibi yansıtır. Bununla birlikte Amerika'daki eşitlik ve adaletin doğasını gözler önüne serer. Faşist ve komünist eleştirilere duyarlı olan Steinbeck, her cümlesinde tehlikenin olduğu bu romanla bir vicdan coğrafyası oluşturmuştur. Bu yüzden Gazap Üzümleri belki de Amerikan klasiklerinin en Amerikalısıdır. Son olarak eserin film ve tiyatro formlarını da etkili bulduğumu söylemeden geçemeyeceğim. Kitabın basımından hemen bir sene sonra beyaz perdeye aktarılması da oldukça manidar. Okuyun, izleyin ve karga.la maya devam edin.
''Ancak yeni doğan bir bebek baştan başlayabilir. Sen, ben... biz artık geçmiş zamanız. Bir anlık öfke, binlerce sahne... Oyuz biz.''