Pacman gibi yiye yiye gezdiğimiz yine de doyamadığımız GAP turumuzda beni en etkileyen yerlerden biri de Halfeti oldu. Hikayeleri, anıları olan bir yerin tamamen sessizliğe bürünmüş olması, yaşam emarelerinin tamamen silinmiş olması beni çok etkiliyor. Üstelik bakarken içimden hep şunu geçiriyorum: "Düşünsene doğup büyüdüğün yer, atalarının yaşadığı yer sular altında, bütün anıların sular altında ve bir daha gidip görme şansın da yok". Çok duygusal değil mi?
Halfeti nerede?
Şanlıurfa’nın ilçesi olan Halfeti’nin bir tarafı da Gaziantep sınırında. Şanlıurfa'nın batısında, Gaziantep'in doğusunda yani iki şehrin tam ortasında. Fırat nehrinin kıyısında olması sebebiyle de sanki minnoş bir Ege kasabasında hissettiriyor.
Halfeti, çok değil 2000 yılına kadar kendi halinde, "yaşayan" bir ilçeyken, Birecik barajını yapılmasıyla büyük bir kısmı sular altında kalıyor ve turistlerin ilgi odağı haline geliyor. Üstelik Halfeti, sakin şehir anlamına gelen "cittaslow" ünvanına sahip şehirlerden de bir tanesi.

Cittaslow nedir?
Kısaca sakin, sessiz şehir anlamına gelse de aslında tarihiyle, doğasıyla, kültürüyle orjinalliğini koruyabilen, sürekli değişen dünyanın ortasında özünü kaybetmeyen şehir anlamına geliyor. Bu ifade ilk olarak 1999 yılında İtalya’da kullanılmaya başlasa da bütün ülkeler bu organizasyona üye olup başvuruda bulunabiliyor. Türkiye’de de Halfeti’nin yanı sıra 17 tane daha cittaslow ünvanına sahip kent var.
Halfeti’nin tarihi
Tarihi asırlar öncesine kadar uzanan Halfeti, birçok kültüre ev sahipliği yapmış. Sırasıyla Asurlular, Yunanlılar, Süryaniler, Araplar, Bizanslılar ve son olarak Osmanlıların eline geçmiş. Birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olması Halfeti’yi daha da büyüleyici yapıyor. Peki tarih boyunca bir çok isim değiştiren kent, son ismini ise bir aşktan almış desem? Rumkale olarak bilinen şehir, efsaneye göre birbirine büyük bir aşkla bağlı olan Halil ve Fatma’nın isimlerinin birleşiminden oluşuyor. Çünkü aileleri bu aşka karşı çıkınca Halil ve Fatma kendilerini Fırat’ın azgın sularına bırakmışlar. Bundan çok etkilenen bölge halkı bu olaydan sonra kente Halfeti demeye başlamışlar.
Halfeti’de ne yapmalısınız?
Halfeti’de ilk akla gelen şey tabi ki tekne turu. Tekne turu yapmadan asla dönmeyin. Çünkü kentin simgesi olan batık minareyi sadece tekne turuyla görebilirsiniz. Tekne turları, yaklaşık bir buçuk saat sürüyor ve tur boyunca kaptan bir rehber gibi tarihi bölgeleri anlatıyor. Bir de kara güller var tabi. Onu da anlatacağım.
Halfeti gezilecek yerler
Rumkale
Tekne turunda göreceğiniz yerlerden biri de Rumkale. Halfeti’nin simgesi olan Rumkale, Fırat nehrinde, sarp kayaların üzerinde, yüksek bir tepede. Adeta bir yarım adayı andırıyor.

Savaşan köyü
Beni aşırı etkileyen köylerden biri de Halfeti'nin Savaşan köyü. Gene tekne turunun en son vardığı nokta. Bu köyün bir kısmı sular altında bir kısmı da boşaltıldığı için sessizliğe bürünmüş durumda. Fotoğraflarda hep gördüğümüz sular altındaki minarenin olduğu yer burası. Tekneler Savaşan köyünde yirmi dakikalık bir mola veriyor ve siz de bu sessiz, terkedilmiş köyü düşünerek efkarın dibine vurabiliyorsunuz. Yani bende böyle oldu. Çok etkilendim. "Çok değil yirmi yıl öncesine kadar ne anılar, ne hayatlar yaşanmıştır?" diye diye çayımı yudumladım. Köy çok sessiz ama bir yandan da bu sessizliğin içinde çok şey anlatıyor.

Asma Köprü
Fırat nehrinin iki ucunu birbirine bağlayan bu köprü de Halfeti’nin simgesi olmuş durumda.
Kara gül serası
Kara gül de Halfeti’nin simgelerinden bir tanesi. Enteresan olan ise bu gülün sadece Halfeti’de yetişmesi. Fidesini ya da tohumunu alsanız bile götürdüğünüz yerde yetiştirmek istediğinizde rengi kırmızıya dönüyormuş. Sadece Halfeti’de siyah olarak yetişiyor. Tomurcuk hali gerçekten de simsiyah, ender bir tür. Üstelik kokusu da muhteşem. Bu gülü görmek için Karagül serasını ziyaret edebilirsiniz.

Halfeti gezisi benim doyamadığım bir gezi oldu. Bir daha yolum düşerse, tıpkı Halfeti gibi daha sakin, daha sindirerek gezmeyi istiyorum. Peki siz Halfeti'nin en çok nesinden etkilendiniz?