İsviçreli psikanalist, analitik psikolojinin kurucusu Carl Gustav Jung'un devrim niteliğindeki kavramlarının pek çoğu bugün herkesin dilinde. Ancak bu kavramların nasıl ortaya çıktığı ise çok az bilinir. Psikolojiyle ilgilenen çoğu insan, derinlik psikolojisi alanını kuran ve bir kişinin iç yaşamını bir aydınlanma ve şifa kaynağı olarak gören Carl Gustav Jung'u tanır. Ömrünü rüyalarını ve anlamlarını inceleyerek geçirdiğini bilir. Fakat daha az insan, onun gizlice kendi ruminasyonları, rüyaları ve halüsinojenik çizimleriyle dolu bir kitap yazdığının ayırdına varır. Evet; neredeyse yüzyıl önce başlayan uzun, gizli ve gizemli bir yolculuğun eserinden söz ediyorum. Jung'un nesiller boyu saklanan ''Kırmızı Kitap''ı... Jung eserini kariyerindeki bir kriz sırasında yazmaya başladı. Bir zamanlar akıl hocası olan Sigmund Freud da dahil olmak üzere, hemen hemen herkese karşı olduğu zamanlardı. Jung, sadece rüyalarını değil, halüsinasyonlarını, şüphelerini, yaşadıklarını gizlice kaydetti. Bunları önce ''Kara Kitaplar'' olarak bilinen, altı siyah günlükten oluşan bir dizide detaylandırdı. Daha sonra yazılarını el yapımı, kırmızı deri ciltli bir kitaba aktardı, geliştirdi ve resimledi. Yani Jung teorilerini on yıllarca süren bir sanatsal keşif yolculuğunda geliştirdi. Kendi bilinçaltından ortaya çıkardığı Kırmızı Kitap 16 senenin birikimidir.
Geç gelen kitap
1900'lerin başında Avrupa bir çalkantı içindeydi. Birinci Dünya Savaşı şiddetini artırmıştı. Sosyal sınırlar değişiyor, psikiyatri ve psikanaliz dünyasında entelektüel bir mücadele sürüyordu. Bilim insanları rüyaları yorumlamaya yeni başlıyorlardı. Çelişen yorumlama yöntemleri, bilimsel otoritenin ve terapötik vaadin bir testi haline geldi. Bu, yalnızca insan ruhuna ilişkin çığır açan araştırmalara değil, aynı zamanda kişisel ve samimi suçlamalara dayalı olarak da verilen bir savaştı. Jung, Kırmızı Kitap'ın ifşa edilmesi durumunda profesyonel ve kişisel olarak kendisine karşı kullanılabileceğinin farkındaydı. Freud'dan ayrıldıktan sonra zaten dışlanmıştı. Hemen sonra Zürih'teki ünlü bir psikiyatri kliniği olan Burghölzli'deki görevinden istifa etmişti. Burada sanrılı hastaların başıboş konuşmalarını anlaşılmaz saçmalıklar olarak değil, yorumlamaya değer materyaller olarak ele aldı. Freud tarafından atandığı uluslararası Psikanaliz Birliği'nin başkanlığından da istifa etti. Jung Kırmızı Kitap'ın itibarına getirdiği risklerin kesinlikle bilincindeydi. Bu yüzden ruhunu rüya günlüğüne gömdü ve kendini korumak için sakladı. Dolayısıyla Jung, eserini bir kitap haline dönüştürmek istemedi. Bu sebeple bu kişisel yapıt, Jung'un ölümünden tam 48 sene sonra 2009'da basıldı. New York Times, kitabı 20.yüzyıl psikolojisindeki en önemli yayın olarak nitelendirdi. Kitap, orijinal sayfalarından çok daha büyük ölçekli dijital baskı formunda da geliştirildi. Kırmızı Kitap, Jung'un kişisel resminin ta kendisidir! Bu muazzam Kitap, Jung'un yaratmaya yöneldiği, yemyeşil, titiz, hipnogojik, kaotik bir çalışmadır. Jung'un kitabı yayımlamamasının nedeni, belki de haklı olarak Kırmızı Kitap'ın kariyerini mahvedeceği korkusuydu.
Kırmızı Kitap'a genel bakış
Jungcu bilgin Shamdasani, Jung'un niyetinin ''ruh kitabının'' bir gün yayınlanması olduğuna inanıyordu. Bu yüzden yıllarını Jung Vakfı ve Jung'un ailesini ikna etmek için harcadı. Shamdasani metnin birkaç kez bir dinleyici kitlesine hitap ediyor olmasına dikkat çekti. ''Sevgili Dostlar'' şeklinde seslenişi bunun için bir delil niteliğindeydi. Jung, yakın arkadaşlarının yazılarının kopyalarını almasına izin verdi. Hatta klinik uygulaması için bir model olduğu düşüncesiyle hastaların kitabı görmesine de izin verdi. Ama yine de aile isteksizdi. Carl Jung 1961'de yaşamını yitirdiğinden beri varisleri Kırmızı Kitap'ı İsviçre'deki bir banka kasasında sakladılar. Shamdasani, kitabın yayımlanması için bir kampanya başlattı. Bir Jungcu olmamasına rağmen, onlarca yıl onu inceledi. Jung kitabı yazdığı sıralarda zihinsel çöküşün eşiğinde olduğunu iddia etti. Fakat Shamdasani aynı fikirde değildi. ''Bu bir çöküş değildi. Bunu yaparken de mesleğini sürdürüyor, hastaları görüyor, ve tüm diğer görevlerini yerine getiriyordu'' dedi. Bunu olağanüstü bir kontrol olarak tanımladı. Kitabın genel anlatımı "Jung'un ruhunu nasıl kurtardığı, hayatındaki anlamı nasıl geri kazandığıyla" ilgilidir. Üstelik bunu yaparken başkalarının da hayatlarına yeniden anlam kazandırmaları için bir araç oluşturan psikolojiyi yarattı. Jung, Kırmızı Kitap'ı sonraki tüm çalışmalarının kökeni, çekirdeği ve kaynağı olarak kabul etti. Bu da Jung'u, akıl hocası Freud'dan ayırdı. Dolayısıyla insan ruhuyla ilgili en önemli keşiflerden biri oldu. Bugün Jung'un etkisi oldukça yaygındır. Öyle ki batı kültürünün temel bir yapı taşı olarak kabul edilir.
https://www.youtube.com/watch?v=7SaJrWV_qss
Kırmızı ve siz
Şayet siz de yeni nesil bir filozofu kucakladıysanız, bir kanepede yatmak yerine bir danışmanın karşısındaki sandalyede oturduysanız, içe dönük mü yoksa dışa dönük mü olduğunuzu tartıştıysanız, kesinlikle Jung'un etkisini hissettiniz demektir. Sanat terapisi sizin ve çocuklarınız için faydalı olduysa veya doğu batı dinlerini çapraz akımlarda okuduysanız, maneviyat kavramını düşündüyseniz veya bir iyileşme yöntemi olan meditasyonu deneyimlediyseniz, tüm bunlar da onun çalışmalarının etkileri demektir. Jung, bu çabalar ve keşifler için elbette tek kaynak değildi ancak kesinlikle onları keşfetmekte öncüydü. Kime sorduğunuza bağlı olarak, Jung'un Kırmızı Kitap'ı bir rüya kitabı, vizyoner edebiyat, manevi bir iz, aktif hayal gücüne açılan bir portaldır. Kimilerine göre yüce bir totem, psikiyatri kurumuna karşı bir isyan, başka bir dünyaya giriş, kutsal bir kitaptır. Hastalar veya içsel bir yolculukta kendi yolunu bulmayı seçen herkes için bir modeldir.Kendini dönüştürme ve kendini geliştirme için ruhsal bir el kitabıdır ya da sadece bir adamın ruhsal çöküntüsüdür. Kırmızı Kitap -sadece varlığıyla bile- Jung'un, Freudyen eğilimlerin psikiyatrisinden açık ve önemli bir şekilde ayrıldığını kanıtlar. Jung'cu derinlik psikolojisi ve rüya analizi, terapisti bir kaide üzerine oturtup hastaya kendi gerçeğinden habersiz ve kopuk davranmak yerine, kendine ve hayal gücüne güvenmek ve kendi şeytanlarıyla yüzleşme cesaretine sahip olmak için bir modeldir. Hatta benliğin yaratıcı dönüşümünün habercisidir. Jung'a göre bu, terapistler olarak bilinçaltını ve psişeyi alma ve hastaya neyin yanlış olduğunu söylemek yerine, kendinize güvenmek için hasta modeline güvenme düşüncesi etrafında şekillenir.
Esere son söz
Kırmızı Kitap hikayesinin sırrı; bir bağdaştırıcı olmak ve iç kaynaklarımızı kullanmaktır. Kitapta Jung'un sanatı tanrının ya da kralın görkemine değil, insan ırkının görkemine adanmıştır. Onun sanat dünyasındaki etkisi gerçekten efsanevidir. Jackson Pollock, Federico Fellini, Martha Graham gibi çeşitli sanatçılar bu etkiden sıkça söz etmişlerdir. Jung, mucizevi şifa ve simya öykülerinin de metafor olarak ilgisini çekti. EfsanedeChiron asla iyileşemeyecek bir yaradan dolayı acı çekerken kendini tanıdı. Sonra büyücü Merlin ve sonraGandalf, Dumbledore, Obi-Wan Kenobi ve tabii ki Darth Vader bile insan içsel yolculuğa çıkmalı ve kendi yolunu izlemelidir diye mesaj verdi. Kitabın bir yerinde ''Yalnızca bir yol var, o da sizin yolunuz'' diye yazıyor. Herkes kendi yolunu bulsun diye de ekliyor. O halde içinizdeki gizli ''ben''i arayın, Jung'un Kırmızı Kitap'ını okuyun. Sonra da yolunuzu bulun. Üstelik Kırmızı Kitap'ı okumak, arketipsel çalışmanın aşırı kullanılan klişelerini canlandırır, temizler ve içsel yolculuğun gerçekliğini yeniden ortaya koyar. Bu yüzden Kırmızı Kitap çok değerlidir. Kitabın çizimlerini takip edin ve onun Jung için ne anlama geldiğine ve sizin için ne anlama gelebileceğine hayret edin. Son olarak her zaman karga.lamaya da devam edin.