Son günlerde cilt güzelliği ile bağdaştırdığımız kolajen aslında tüm vücudumuz için olmazsa olmaz bir bileşendir. Yapısal ve işlevsel açıdan çok gerekli bir proteindir. Bağ dokusunu güçlendirerek vücut bütünlüğünü ayakta tutar. Yani vücudumuzun tuğla taşı gibi düşünebiliriz. Ciltteki temel görevi güç esneklik ve sağlamlıktır. Vücuttaki görevi ise kas ve kemik dokularını bir arada tutmak, organları korumaktır. Kolajen üretimimizi etkileyen bir çok faktör vardır. İklim, beslenme alışkanlıkları ve yaşam biçimimiz bunlardan bazılarıdır. Fakat en önemli faktör ise yaşımızdır. Yaş almak kollajen üretiminin azalmasının en büyük sebebidir.
25 yaş vücudumuz için bir dönüm noktasıdır. İşte bu dakikadan sonra vücudumuzdaki kollajen üretimi yavaşlayacaktır. İlk yıllarda %1 ila 2 oranında üretim düşüşü, devam eden yıllarda %10’a kadar ulaşmaktadır. Bu da büyük bir kayıp demektir. Aynı zamanda bu yaşlanmanın da doğal bir sürecidir.
Kollajen miktarını etkileyen faktörler
Kollajendeki azalmayı şöyle hissederiz:
- Cilt elastikiyetinde azalma
- ciltte kuruma incelme sarkma
- Kırışıklıklar güneş lekeleri
- Saç kalitesinde bozulma saç miktarında azalma
- Kırılgan ve ince tırnaklar
Özellikle biz kadınlar için bu deformasyonlar çok üzücü oluyor. Bu nedenle vücudun kaybetmeye başladığı kollajeni yerine koymak isteriz. Peki bunu nasıl başaracağız? Tabii ki şu an çok revaçta olan ve her yerde reklamlarıyla karşılaştığımız kollajen takviyeleri ile... Bunu yaparken ekseriyetle dikkatli olmalıyız. Siz de fark edersiniz ki çok fazla ürün ve bu pazarda korkunç bir kirlilik söz konusu.

İsterseniz ilk önce, kollajen kaybının minimuma indirilmesi için nelere dikkat etmemiz gerektiğini konuşalım.
Sağlıklı ve düzenli yaşamak çok önemlidir. Sigara ve alkolden kaçınmalıyız. Glikasyon -yani çok fazla şeker- kullanımı da kollajen üretimini düşürmektedir. Uykusuzluk gene çok önemli bir faktördür. Dengesiz beslenme ve yetersiz protein alımı, zihinsel ve fiziksel strese maruz kalma, uzun süre bilinçsiz güneş ışığı altında kalma, hava kirliliği ve yoğun kozmetik gibi kirliliklere maruz kalmaktan kaçınmalıyız.
Peki "biz kendimizde kollajen eksikliğini nasıl anlarız? Ne zaman kolajan içmeye başlamalıyız?" diye bakarsak en başta cildimizin sıklığını kaybetme, sarkmaya ve matlaşmaya başlaması ilk sebep sayılabilir. Bir diğer sebep de bağ dokusu, eklem ve kıkırdak ile beraber eklem ağrılarımızın başlaması olabilir.
Üç tip kollajen vardır
Bu iki farklı neden için farklı tiplerde kollajenler tüketmeliyiz. Aslında baktığımızda üç farklı kolejen türü vardır tip 1 tip 2 ve tip 3 kolejenlerdir.
- Tip 1 Kollajen vücudumuzda en fazla bulunan tipidir. Sıkıca demetlenmiş iplikçik yapısına sahip sert dokularda yüksek miktarda bulunan türüdür. Diş, kemik, saç, deri, tırnak fibröz kıkırdak oluşumunda rol alır.
- Tip 2 Kollajen Tip 1'e göre biraz daha gevşek demetlenmişlerdir. Dokularda kıkırdak yapımında eklem sağlığımızdan kurulması da çok önemlidirler.
- Tip 3 Kollajen Gastrointestinal sistem içi damarlar ve kas yapısında bulunur. Ciltteki esneklik ve sıkılık gibi pek çok yerde görev yapar.

Cildimizin %70'ini kollajen tip 1 ve tip 3 oluşturmaktadır. Eğer cilt güzelliğimiz için bir ürün seçeceksek tip 1 ve tip 3 kombine içeren bir ürün seçmek doğru olacaktır. Bunun yanında ürün seçerken dikkat etmemiz gereken birkaç husus daha var.
Eczanelere gittiğimizde kollajen takviyelerine tablet, kapsül, toz, sıvı halde bulabiliriz. Unutmamalıyız ki kollajenbüyük bir moleküldür. Bu sebeple sindirim sisteminde yapıtaşı olan amino asitleri parçalanabilir. Bu durumda aminoasit olarak kana karışır. Bu sorunu aşabilmek adına kollajenin hidrolize olan halini almamız biyoyararlanımı çok daha arttıracaktır.
Allerjiniz varsa balık kollajenine dikkat
Bir diğer önemli husus da ideal olan hidrolize halindeki peptit kollajeni likit olarak almaktır. Ürünün içeriğindeki miktarı da sonucu etkiler; 5 ila 10 gram arasında içeriğe sahip olmalı. İçeriğe eklenen C vitamini, çinko ve bakır kollajen sentezini destekler ve ürünün etkinliğini arttırabilir.

Kollajen takviyelerinin yüksek oranda emilebilmesi ve vücut tarafından yararlanım sağlayabilmesi için düşük molekül ağırlıklı kolejenleri tercih etmeliyiz. Bunlardan en güzeli balık kolajenidir. Tabii ki bu durumda deniz ürünü alerjisi olanlar dikkat etmelidir.
Kolajen ürünlerini düzenli kullanım sonucunda başarıya ulaşabiliriz. En az üç ay devamlılık çok önemlidir. Bu üç ayın sonucunda kurulukta %76, çizgilerde %12, deri kan akımında ve kollajen miktarında %6 artış tespit edilmiştir. Güvenilir olarak eczane kanalıyla ulaştığımız balık orjinli likit kollajenimizi her sabah aç karnına üç ay boyunca kullanmalıyız. Cildinizin nasıl parladığına ve gergin olduğuna inanamayacaksınız. Hepinize güzel ve sağlıklı günler dilerim

Yıldız Ermin
21:12 @ 08.02.2022