Sinema & TV

NEDEN TÜRK DİZİSİ İZLEMİYORUM?


Onur Ömer Düzgün 13 Mayıs 17:05

“Neden ulusal kanallarda yayınlanan Türk dizilerine yer vermiyorsunuz? Türk dizisi konusunda ne düşünüyorsunuz?” diye dönüşler aldım ve çok sevindim. Demek ki takip edip okuyanlar var. Haklı bir serzenişte mi bulundular yoksa fikrimi mi merak ettiler? Tam bilmiyorum. Detaylıca cevap vermek isterim.

Karavan bugüne kadar daha Türk dizisine uğramadı. Hatta şunu söyleyebilirim ki hazır yazıp yayınlanmayan incelemelerde de yerli yapıma uğramadım. Çünkü çok uzun zamandır herhangi bir Türk dizisi izlemiyorum. Özellikle ulusal kanallarda.

Şöyle bir düşündüğüm zaman bir kanalda takip ettiğim en son Türk dizisi Gülse Birsel’in “Yalan Dünya”sı. Hemen “Kardeş Payı, Leyla ile Mecnun, İşler Güçler, Behzat Ç. nasıl izlemezsiniz?” sorusu gelmesin aklınıza. Hepsini izledim ama kanalda yayınlandıkları zaman değil, bitip dijital platformlara düştükleri zaman. Yazının kalanında detaylıca anlatacağım. Bunun haricinde elbette kaliteli yapımlar vardır ama bana hitap etmedi ve kendi ölçütlerime uymadı.

Neler bu kriterler?

Ölçütlerimin ilki dizinin bölüm süresine değinebiliriz. Bir röportajda, Tamer Karadağlı: “Türkiye’de, durum komedisi dizilerinin süresi çok uzun. Avrupa’da bu rakam 20 dakika. Biz en son Çocuklar Duymasın’ı 172 dakika çektik. Sanki durum komedisi değil Yüzüklerin Efendisi Kralın Dönüşü uzatılmış versiyon çekiyoruz.” demişti. Ne kadar haklı söylemiş. Adamların altı bölüm çektiğini Türk dizileri bir bölümde çekiyor. Bunu yapımcılar: “Kanalların bizden istediği süre o. Çünkü geceyi tek dizi ile sonlandırmak istiyorlar.” diye savunuyorlar. 170 dakikalık diziye özet ve reklam eklenince gerçekten gece bitiyor.

Bir bölümün süresi bu kadar uzatılınca içerik konusunda da sorunlar ortaya çıkıyor ki bu da ikinci ölçütümü anlatmama neden oluyor. Süre doldurulmak için uzatıldıkça uzatılıyor. Bu da insanı -en azından beni- sıkıyor. Sosyal medyada bir paylaşım vardı. Özellikle son zamanlardaki psikolojik dizilere hicvederek: “Sizin psikolojik sorununuzdan dizi çıkmaz. Biraz daha çocukluğunuza inelim. Belki yaşadığınız başka rahatsızlıklarınız da vardır.” diyordu. Dakika dolmayacak çünkü, ne yapsınlar? Çözüm olarak aralara gereksiz replik koyacaklar. Oyuncular iki düşünüp bir konuşacak. Dizi tutuldukça sezonun uzatılmasından bahsetmiyorum yabancı diziler ile ortak çünkü.

Hadi bunlara alıştınız diyelim. Belki bunları da seviyor olabilirsiniz ama reklamları eminim ki sevmiyorsunuzdur. Reklamlar ortalama 15 dakikayı bulabiliyor. Güzel bir anım var, yeri gelmişken değineyim. Öğretmeni olduğum her sınıfta kitap okumanın önemine değinirim. Bir sefer veli toplantısında her akşam sizde kitap okusanız dediğimde, “Her güne bir dizimiz var öğretmenim.” diye cevap almıştım. Cevabı veren aslında kitabı elinden düşmeyen bir velim olduğu için kinayeli bir cevap olduğunu anladım. Onlara “15 dakika süren reklamlarda kanal değiştirmek yerine televizyonu kapatıp okuma zamanı oluşturabilirsiniz.” demiştim. Faydalı bir etkinlik oldu “reklam arası okuma”. Size de tavsiyem olsun.

Diğer ölçütlerim ne?

Üçüncü ölçütüm reklam olduğuna göre, dördüncü ölçütüm kendini tekrarlayan konulara gelebiliriz. Mafya dizileri, aşiret dizileri, zengin kız fakir oğlan veya tam tersini içeren aşk dizileri, son zamanlarda türeyen psikolojik diziler... Türk dizisi havuzumuzun neredeyse hepsini oluşturuyor. Bir eğitmen olarak zaten şu mafya dizilerinden -affedersiniz ama- nefret ediyorum. Ellerinde silah amiyane tabiri ile racon kesen dizileri izleyen (burada nasıl pasif içici değimi varsa pasif izleyici değimi de olmalı) çocuklar kendilerine olumsuz modeller ediniyor. Aşk dizileri ise tam bir klişe. Dizi ilerledikçe herkesin birbiri ile aşk yaşayacağını tahmin edebiliyorsunuz veya yıllar sonra ortaya çıkıp düzen bozan üçüncü tekil şahsın huzur bozacağını izlemeseniz de biliyorsunuz. Ne yazık ki dizilerimizin çoğunda konu yok. Konu yerine başrol ve yardımcı karakter seçimi yapılıyor. “Baş rolde şunu oynatır yanına da bunu koyarsak, tamam!” mantığı ile yola çıkılıyor ve sonra hüsran yaşanıyor.

Son ölçütüm sizi rahatsız etmeyebilir ama sansürleme işini anlayamıyorum. Araba markaları, giysi markaları, takım formaları her şey sansürleniyor. Sanki izleyen onun ne olduğunu anlamıyor.

İşte bu nedenle ulusal kanal dizilerini izlemiyorum. Atiye, 50 m2, Masum, Şahsiyet, Alef ve Bir Başkadır gibi dijital platformdaki Türk dizilerinin setlerine ise karavan ile seyahat edeceğiz. Hatta çok zevk alacağız. Listemizde bulunuyor. Başka önerileriniz varsa merakla bekliyorum.

Arkadaşlarımın “Şeytanın Avukatı” dedikleri kadar var. Ne savunma yaptım ama değil mi?

Bu yazıyı kargala!
0 Yorum