On iki Adaların en büyüğü olan Rodos'a gitmeyi mi düşünüyorsunuz? Rodos'a nereden, nasıl gidilir? Gitmek için neler gerekli? Rodos ile ilgili tüm bu soruların cevaplarını karavanda sizin için derledim.
Tatilde günübirlik Rodos'a geçtik. Bunun büyük bir hata olduğunu sonra anladık. Çünkü günübirlik gittiğimiz için gezeceğimiz yerlere zamanımız yetmedi. Sadece şehrin bulunduğu Old Town'u dolaşabildik. Eğer günübirlik gitmeyi düşünüyorsanız yazı size güzel bir rehber olacak. Bana sorarsanız imkanınız varsa daha uzun kalın.
Evvela Rodos'a gitmek için Schengen vizesi gerekiyor. Normal pasaportunuz varsa vizeniz olmazsa adaya gidemiyorsunuz. Yeşil pasaportunuz varsa vize gerekmiyor. Bir büyük uyarı yapayım! Vizeniz veya yeşil pasaportunuz var ama pasaport ile K.K.T.C'ne gittiniz, yani pasaport üzerinde K.K.T.C damgası var ise Rodos'a gidemiyorsunuz. Bizim sınır kapımızda ilk sorulan soru bu.
Gidiş için neler gerekli?
Rodos'a Bodrum, Marmaris ve Fethiye'den feribot kalkıyor. Gidiş dönüş bir kişilik bilet 52 €. Marmaris'ten kalkan feribot her gün saat 09.15'te hareket ediyor. Saat 8.00 gibi limanda olmanız gerekiyor. 200 TL'lık harç pulunu alıp sınır kapısından geçiyorsunuz. Marmaris'ten Rodos'a yolculuk bir saat sürüyor.
Daha adaya yaklaşırken güzellikleri görmeye başlıyorsunuz. Mandraki Limanı'nda bulunan yel değirmenleri size "merhaba" derken, şehri sarmalayan ve senelere rağmen yıkılmayan kale surları ise "hoş geldiniz" diyor. Yolculuk bittiği zaman bu sefer Yunan sınır kapısından geçiyorsunuz. Artık Rodos'dasınız.

Şehri gezmeye başlamadan önce küçük bir uyarı. Yurt dışına çıkmadan önce mobil telefonunuzun şebeke ayarını yapmayı unutmayın. Çünkü navigasyon çok işinize yarayacak. Eski usul dolaşmak istiyorsanız turizm bürosundan alacağınız turist haritası işinizi fazlası ile görecektir.
Surlar ile kaplı olan şehre kapılardan girişler söz konusu. Limana en yakın kapı Virgin Gate. Kapıdan girince karşınızda ilk tarihi eseri görüyorsunuz. Panagia tou Bourgou Meryem Ana'ya ithaf edilen bir gothic kilise. Anladığım kadarıyla bourgou bizdeki mescid gibi. Yani caminin küçüğü anlamına geliyor. Zaten Osmanlı Devleti Rodos'u ele geçirince bir süre burayı cami olarak kullanmış.
Tarih ile iç içe bir şehir
Manastırdan biraz yürüdüğünüz zaman Rodos'un en canlı meydanı olan Hipokrat Meydanı'na geliyorsunuz. Daha çok hediyelik eşyaların satıldığı bu yer akşama doğru iyice hareketleniyor. Eğer bizim gibi internet kurbanı olursanız tam burada şehrin bir haritası var.
Hipokrat Meydanı'ndan denize paralel yürüyünce bir süre sonra karşınıza bir cami çıkıyor. Süleyman Camii, Kanuni Sultan Süleyman'ın Rodos'u fethi sonrası yaptırdığı bir camii. Ne yazık ki şu an kapalı. İçini dolaşamıyoruz. Caminin hemen yanında ise İslam Kütüphanesi var. Rodos Hafız Ahmet Ağa Kütüphanesi'nde çok miktarda Kur’an-ı Kerim’e ve tefsir, hadis, fıkıh, edebiyat konulu yazma var ama ne yazık ziyaretçiye kapalı.

Rodos'un en önemli yapılarından Büyük Üstat Sarayı'na gitmek için kütüphaneden kuzeye doğru yürüyoruz. Yolun tam ortasında -benim daha sonra öğrendiğim- Müslüman Okulu'nu görüyoruz. Onun karşısında da İlk Bizans kalesi kapısı var. Şehrin adım attığınız her tarafında bir tarih söz konusu.
Şövalyelerin Sarayı
Büyük Üstat Sarayı, Aziz Yuhanna Şovalyeleri tarafından antik dönem güneş tanrısı Helios'un tapınağı üzerine inşa edilmiş. Rodos Şovalyeleri'nin ve ayrıcalıklı sınıfın merkezi olarak hizmet vermiş. 1856 senesinde patlama ile kullanılamayacak duruma gelen sarayı, adayı işgal eden İtalyanlar restore etmiş. Sarayda tam tamına 156 oda mevcut. Odaların içerisinde tarihi halılar, fayanslar, heykeller ve süs eşyaları var. Buraya giriş 6 €. Yalnız kombine bilet alırsanız -ki o 10€- burası, arkeoloji müzesi, Panagia tou Kastrou (Lady of the Castle) ve Belediye Sanat Galerisi'ni 10 €'ya gezebiliyorsunuz.

Saray'dan çıktığınız zaman dar sokaklar arasında aşağıya doğru bir cadde görüyorsunuz. Rodos'un en önemli caddelerinden birisi bu. Şövalyeler Caddesi zamanında Rodos'a gelen farklı milletten, farklı dili konuşan şövalyelerin kendilerini bir saydığını gösteren bir cadde. Çünkü zamanın "kafeler sokağı" olan bu caddede tavernalar varmış ve bütün şövalyeler beraber eğlenir, zaman geçirirmiş.
Caddenin köşesinde turizm bürosu bulunuyor ve karşısında da Panagia tou Kastrou. Dönemin en büyük kilisesi olan yapı, önce Ortodoks Kilisesi olarak kullanılmış. Daha sonra Katolik Kilisesi olmuş. Osmanlı zamanında da Enderun Camii olarak kullanılan yapı günümüzde müze olarak hizmet veriyor. Kilise içerisinde çeşitli tarihi eserleri görmek de mümkün.
Bir gün asla yetmiyor
Belediye Sanat Galerisi'nde Yunan sanatçıların eserleri varmış. Restorasyon çalışmasında olduğu için kapalıydı. İçeriye giremedik. Yalnız tam binanın karşısında Afrodit Tapınağı mevcut. Yenileme çalışmaları yapılan alan görmeye değer.
Rodos Arkeoloji Müzesi zamanında Rodos Şovalyeleri'ne hastane olarak hizmet vermiş. Binanın her odasında tarihi eserleri görmek mümkün. O kadar büyük bir müze ki gezmekle bitmiyor. Müzenin arka tarafından Osmanlı izlerini görmek mümkün. Hastaneye bizim kültürümüzden dokunuşlar yapmışlar.

Feribot dönüş saati 17.00. Limanda olmamız gereken saat ise 16.00. Altı saatte sadece buraları keşfedebiliyorsunuz.
Biraz yiyecek içecek fiyatları hakkında konuşmak istiyorum. Kur farkı bu kadar yüksek olmasa aslında ucuz bir yer. Dondurmanın topu -ki bir topu bizim topların iki katı- 2€, orta boy pizza ve şarap 12 €, balık, dört çeşit meze ve uzo 21 €. Aklımda kalanlar bunlar.
Adada bir çok genç Türkçe öğrenmeye çalışıyor. Turizm bürosundaki kızdan dondurmacı çocuğa kadar Türkçe konuşmak isteyen çok kişi ile sohbet ettik.
Dediğim gibi "Rodos'a keşke daha uzun süreli gitseydik" diye düşündük. Çünkü adanın diğer kısmını hiç göremedik. Ayrıca kartpostal güzelliğindeki sahillerinde denize de giremedik. Bu yüzden Rodos bizim için yarım kalan bir şarkı oldu. Darısı diğer yarısına...
