Ceren Ceylan

Daha önceki yazılarda OxyContin ve Amfetamin gibi ilaçların yarar/zarar oranından bahsetmiştik. Şimdi ise bu kervana Xanax da büyük ihtişamıyla katılıyor. Ne yazık ki amacı dışında kullanılan ve güzellemesi yapılan ilaçlar gibi Xanax'dan çok da iyi bahsedemeyeceğim.

Hayatımızın büyük bir kısmını zihnimizde yaşarız. İnsan zihni öyle bir girdaptır ki, dibe doğru gittikçe batışınız daha da hızlanır. Korku ise zihnimizde kocaman yeri olan hislerden biridir. Ne demişler, en temel ulaşım aracı korkudur. Çünkü korku, insanı harekete geçirir. İşte bu harekete geçme olayı memelilerin hatta sürüngenlerin beyinlerinde olan amigdala sayesinde olur. Amigdala; beynin insanlarda beynin iki yanında simetrik olarak, badem büyüklüğünde bulunan korku merkezidir. Bu merkez, sempatik sinir sistemini uyarır ve vücudu savaşmaya veya kaçmaya hazır hale getirir.

Korkuya çok benzer bir his de vardır ki o kaygıdır. Bu yazının altın kelimesi kaygı! Kaygıyı kontrol edememe, aşırı korku ve kaygı haliyle yaşama durumu ise anksiyetedir. Anksiyete krizi, vücutta sıcak bir dalga ile başlar ve sanki vücudun her noktasına bir basınç varmış hissi verir. Hasta, havada yeteri kadar oksijen kalmamış veya kendisi yeteri kadar soluyamıyormuş gibi hisseder. İnsanın kendi kontrol edebildiği kasları bile kasılır ve artık kontrol edemez hale gelir. Bu durumda ise Xanax, sihirli bir anksiyetesavar olarak sahnede yerini alır.

Xanax ile tanışın

Xanax, Pfizer adlı ilaç firmasının markasıdır. Ülkemizde yeşil reçete ile satılması zorunludur. Yani bu ilaca ulaşmak için bir psikiyatri uzmanına görünmeniz ve tarafından yazılan bir renkli reçeteye sahip olmanız gerekli. Tablet formunda ve pembe renkte üretilen bu ilaç, ne kadar göze şirin gelecek olsa da aslında o kadar da masum değildir.

Xanax, kaygı ve endişe bozukluğu veya depresyona eşlik eden kaygı durumunda işe yarar. Ancak tek başına depresyon tedavisinde bir etkisi yoktur. Tedavi süresi, doz azaltma dahil maksimum 12 haftadır. İlacın etkisi alındıktan 5 dakika sonra başlar ancak 24 saat sürer. Bu durum, hasta uyuncunu artıran önemli bir etken olsa da aslında suistimalciler için de fırsattır.

Ne gariptir ki, bu ilaçtan korkanlar tam da bu ilaçtan kaçmaması gerekenlerdir. Kaygı bozukluğu nedeniyle tedavi edilecek bir hastaya "Bu ilacı al ve günde bir kere kullanmaya başla!" diyerek onu bu ilaca ikna etmek tedavinin en zor kısmıdır. Çünkü asıl mesele zaten kaygı! "Şimdi bu ilaç benim vücuduma ne yapacak? Bu ilacı ne kadar kullanmam gerekecek? Bir arkadaştan duymuştum, bu ilaç kısır yapıyormuş! Komşumun kızı kullandı, ilaçtan sonra çok daha kötü olmuş!" gibi cümleler duymak çok olağandır. Ya da başka bir mesele var ki bunlardan da beterdir. "Deli hapı mı kullanacağım şimdi ben?" Oysa bu, diyabet hastasının insülin kullanması kadar doğaldır.

Bu işte bir benzodiazepin var

Alprazolam denen benzodiazepin türü madde, Xanax'ın etken maddesidir. Yani Xanax sadece bir marka adı olmakla birlikte asıl yükü sırtlanmış olan alprazolamdır. Okuması ve yazmaya alışması zor olan bu maddenin işlevi de adı gibi. Her benzodiazepin gibi alprazolam da GABA adı verilen nöro-ileticiyi güçlendirir. GABA, nöronlar arasındaki iletişimi yavaşlatır ve aslında beynin sakinleşmesini sağlar. Benzodiazepinler ise bu olaya tam destek verirler. Yani yukarda bahsettiğim savaş ya da kaç mantığı durur. Bunun yerine nefes alış veriş normale dönmeye başlar, kalp atımı yavaşlar ve tam mideyle kalp arasında hissedilen o heyecan hissi yerini boşluğa bırakır.

Benzodiazepinlerin keşfi 1950-1960 arasına dayanıyor. Bu çok büyük bir keşifti çünkü benzodiazepinler, o zamanların Amerika'sında ölümcül zehirlenmelerin bir numaralı sebebi olan barbitüratların yerini aldı. 1970'lere gelindiğinde ise benzodiazepin çoktan dünya çapında en çok reçete eedilen ilaç koltuğunda oturmuştu. O zamanların Xanax'ı denilebilecek Valium markasıyla insanlar benzodiazepin bağımlısı olmaya başlamıştı bile ve bunun fark edilmesi çok uzun sürmedi.

Sonra Xanax ortaya çıktı ve satışları tavan yaptı. Özellikle Amerika'da 2001 senesinde yaşanan 11 Eylül olayından sonra Xanax kullanımı %23 artmıştı. Xanax, reklamları da çok iyi yapıyordu. Bir kadın fotoğrafı üstünde kaygı cümleleri olan bu reklamdan sonra Xanax kullanan kadınların sayısı sıkı bir ivmeyle yükseliş göstermişti.

Bahsettiğim yıllarda benzodiazepin kullanan tipik kadın hasta profili 40-45 yaşlarında olmasına karşın günümüzde 20-25'e kadar geriledi. Hatta çok yaşlı hasta profillerine de bu ilaç yazılıyor ve tedavi süresi olması gerektiğinden çok daha uzun tutuluyor.

Xanax sen nelere kadirsin!

Benzodiazepinler için hap formuna sokulmuş alkoller desek de yanlış olmaz. Kısa süreli hafıza kaybına neden olmaları da bu yüzden. İlacı kullananların şikayetlerinden biri de ilacı aldıktan sonraki bir süreyi hatırlamıyor oluşları veya o an ile farklı anıları karıştırmaları. Son yıllarda ispatlanan uzun vadeli yan etkilerinden biri de alzheimer. Aslında mantığı şöyle açıklanabilir; aldığınız benzodiazepin beyninizi daha az kullanmanızı sağlıyor. Ve kullanılmayan beyin hücreleri de bir süre sonra ölmeye başlıyor.

Xanax, diğer benzodiazepinlere göre etkisini çok daha çabuk gösteren bir ilaç. Bu iyi bir şey gibi gözükse de aslında hiç öyle değil. Çünkü etkisi hızlı başlayıp çabuk sönen bu ilacın yoksunluk sendromuna sebep olması yani muhtaç hissettirmesi daha olağan. Böyle bir ilacı aniden bırakmanın bedellerinin ağır olması da kaçınılmaz. İlacı bırakmak çok daha ağır bir anksiyete geçirmek, psikoz ya da nöbet gibi ağır sonuçlara yol açıyor. Hatta daha da kötüsü intihar düşüncesine yaklaştırması!

Benzodiazepinler tek başına opioidler veya amfetamin türevleri gibi tehlikeli görünmüyor. Ancak özellikle opioidler ile birleşince ortaya kimyasal birleşim sonucu anestezi grubu ortaya çıkıyor. Dananın kuyruğu da burada kopuyor. Uyuşturucu kartellerinin yeni gözbebeği! Sonunun ölümle sonuçlanması yüksek ihtimal olan bu bağımlılıklar gittikçe büyüyor. Para için dönen bu oyunlarda hedef kitleye ulaşmak için onlarca yol var! Burada gelecek nesilleri yetiştiren herkese büyük bir sorumluluk düşüyor.

Aslında bardağı dolu tarafından görmeye çalışınca bu ilaç keşfine minnettar olmamız gerekir. Çünkü Xanax, doğru dozda ve tedavi süresinde kullanıldığında anksiyete gibi bir hastalıkta kaçınılmaz çaremizdir. Ancak bardağın boş tarafı her zaman daha korkunç ve realisttir. Çünkü oradan baktığımızda gördüğümüz bağımlılık, yoksunluk sendromu, suistimal ve birçok yan etkiden başka bir şey değildir. Bardağa neresinden bakarsak bakalım Xanax ve anksiyete yan yana hayatımızda. Günümüz şartlarına bakılacak olursa bu ikiliyi daha çok göreceğiz. Dilerim ki bu ikili sadece doğru zamanda yan yana gelir.