"Sihre inanır mısınız?" Çünkü bugünkü durağımız sihir ile alakalı bir dizi. Karavan ile bu sefer Güney Kore yapımı olan "Annarasumanara" -yani "The Sound of Magic"- dizisine konuk olacağız.
The Magic of Sound bir Manhwa uyarlaması. Japon çizgi romanlarına nasıl manga diyorsak Kore çizgi romanlarına da manhwa deniliyor. Eğer çizgi roman internet üzeri yayımlanırsa webtoon adını alıyor. Annarasumanara ismiyle yayımlanan çizgi roman çok beğeni görmüş.

The Sound of Magic dizisinde eski bir lunaparkta kalan bir sihirbaz ve zor zamanlar yaşayan bir kız var. Ah-Yi'nin annesi ve babası yoktur. Lise ikinci sınıfa giden kız hem kendisine hem kız kardeşine bakmakla yükümlüdür. Kendisine bir çorap alacak parayı dahi bulamamaktadır. Bir taraftan yarı zamanlı çalışır diğer taraftan okur. Bu yüzden genç kız bir an önce büyüyüp yetişkin olmak ister. Bir akşam iş çıkışı kazandığı para lunaparka uçar.
Lunaparkta kendi başına kalan sihirbaz hakkında kasabada bir çok rivayet vardır. Esrarengiz bir kişiliği yüzünden kendisine kötü ve deli yakıştırmaları yapılmıştır. İşte her şey bu ikisinin tanışması ile başlar. Sihirbaz hem Ah-Yi'ye yardım edecek hem de sihir öğretecektir. Bu sayede Ah-Yi'nin hayalleri gerçek olabilecektir. Çünkü Ah-Yi küçükken sihirbaz olmak istemektedir.

Fantezisi eksik fantastik dizi
The Sound of Magic dizisinin türü dram, fantezi ve müzikal diye geçse de ben fantezi kısmına katılmıyorum. Fantezi yerine gizem denilebilirdi. Her ne kadar sihir barındırıyor gibi olsa da gerçekçi bir dizi. İnsana hayallerinin peşinde koşmasını ve hayallerini terk etmemesini anlatıyor. Ayrıca alt metinleri de çok güzel.
The Sound of Magic alt metinlerinde insanların kendi hayalleri ve ailenin beklentilerine vurgu yapılmış. Gelecek seçimleri konusunda bireylerin yaşadığı sıkıntılar, sınav stresi, toplumsal beklentiler ve buna aileleri mutlu etme çabası eklenince bireyin yaşadığı bunalım işlenmiş. İzlerken "Sınav sadece ülkemizde gençlerimiz için sorun değilmiş." diyorsunuz. Mükemmeliyetçi aile yapısının çocuklar üzerine kurduğu baskı güzel işlenmiş. Bir diğer konu ise kıyaslama. Bireyler arası kıyaslamanın nasıl yanlış bir davranış olduğu gözler önüne serilmiş. Bu bağlamda The Sound of Magic çocuğu sınava girecek ailelere yol gösterecektir.
Ben Bollywood filmlerini izlerken müzikli dans sahnelerinde genelde ileriye alırım. Müzikal konusunda seçiciyimdir. The Sound of Magic izlerken ilk iki müzikli sahneyi izledim üçüncü sahne itibariyle ileriye almaya başladım. Tabii zevkler değişkendir; belki siz seversiniz.
Dizideki magic ibaresini görünce hemen IMDB araştırması yaptım. 8.0 puanı görünce de oturup izlemeye başladım. Diziyi bitirince ise kendime "Bundan sonra Kore dizilerinin IMDB puanından 1 puan kır ve öyle kritize et." dedim. Çünkü izlediğim Kore dizilerinin bence hakkından fazla puanı var.

Prestij, İllüzyonist, Sihirbazlar Çetesi...
Nitekim ben diziyi izlemeye başlamadan önce bir Prestij bir İllüzyonist veya Sihirbazlar Çetesi tadında bir yapım bekliyordum. Diziyi bitirince aklıma Prestij filmindeki malum replik geldi: "Siz sırrı bilmek değil, kandırılmak istiyorsunuz." Sanırım ben de kandırılmak istedim ve kanmayınca hayal kırıklığı yaşadım. Belki İllüzyonist repliği gibi zaten "Olağanüstü şeyler gördüm." O yüzden The Sound of Magic beni etkilemedi.
Oyuncuları ilk defa gördüğüm için pek bir değerlendirme yapmayacağım. Keza dizinin alt metinlerini sevmesem "izlediğim ama yazmadığım" dizilerden birisi olarak kalacaktı.
The Sound of Magic, ana konusunu ve alt metinlerini sevdiğim ama işleyişi pek içime sinmeyen bir dizi oldu. Çizgi romanlar diziye veya filme çevrilirken bu gibi sıkıntılar yaşanabiliyor. Kendi adıma net kararımı çizgi romanı okuyunca vereceğim.
Dizinin karavan puanı,
