Bu yıl Colorado'da yapılan bir sanat fuarında dağıtılan ödüllerden birini (dijital sanatlar) Jason Allen isimli bir sanatçı/girişimci aldı. Ne var ki Allen bu ödül için ne kalem ne de fırça salladı. Muhtemelen yaptığı tek şey birkaç ilişkili kelimeyi Midjourney isimli bir programa yazıp "enter"a basmak oldu. Google'a yazar gibi... Ardından sanatı yapay zeka onun için üretti. Hem de hiper gerçekçi grafikler ile... Eserin adı Théâtre D'opéra Spatial: Uzay Opera Tiyatrosu... Bu eser yapay zekanı aldığı ilk sanatsal ödül.
Haliyle sanat camiasında kaos başladı. Bu bir hile miydi? Allen'ı sahtekarlıkla suçlayan olsa da o, çalışmasının yapay zeka kullanılarak oluşturulduğunu açıkça belirttiğini ve kökeni hakkında kimseyi aldatmadığını söyledi.
Bunun için özür dilemeyeceğim. Kazandım ve hiçbir kuralı çiğnemedim.
Jason Allen
Yapay zeka ve sanat ilişkisi yıllardır var. Ancak DALL-e 2, Midjourney ve Stable Diffusion ile artık hiçbir yeteneğiniz yoksa bile sanat eseri yaratabilirsiniz. Karmaşık, soyut veya hiper gerçekçi eserler... Sadece düşünerek... Daha doğrusu bir metin kutusuna kelime girerek... Yani aslında bu teknoloji bütün amatörleri birer sanatçıya dönüştürüyor!
Sanat bu mudur?
İşte tam burada da sanatın etiği tartışması devreye giriyor. Bu uygulamalar ile sanat kolaylaşıyor. Hatta bazılarına göre değersizleşiyor. Sonuçta herkes yapabilecekse sanat için neden para ödensin ki? Bu durum sanatın geleceğini tartışmalı hale getiriyor. Tedirginlik şu: Teknoloji ve sanat birbiri ile uyumlu bir ikili iken artık teknoloji sanatı yeniyor. Birçok sanatçı bu duruma itiraz ediyor. Buna yüksek teknoloji bir intihal gözüyle bakanlar bile var.

Sürecin başlaması ise biraz tesadüf. Allen sahibi olduğu Incarnate Games oyun stüdyosu için yapay zeka çalışmalarını inceliyordu. Bu sırada davet edildiği Discord sunucusunda Midjourney'in test sürecine katıldı. Kullanıcılar birkaç kelime yazıyor ve bot anında ilişkili bir görüntü üretiyordu. Bunun üzerine Allen yüzlerce deneme yaptı ve ortaya çıkan gerçekçi görüntülere hayran kaldı. Artık emindi: Midjourney, -Allen ne yazarsa yazsın- sanatını yapıyordu!
Şeytani bir şekilde ilham almış gibi hissettim - sanki başka bir dünyaya ait güç işin içindeymiş gibi.
Jason Allen
Ardından Allen, Midjourney kreasyonlarından birini (Uzay Opera Tiyatrosu), “dijital sanat” olarak Colorado Eyalet Fuarı'na sundu ve mavi kurdeleyi kazandı. Tam olarak istediği şeyi... (300$ ile birlikte!)
Tabii böyle bir hikayenin elbette muhalefeti de olacaktı. Gerçek sanatçılar bu durumu asla kabul etmiyor. Bunu sanat olarak nitelemeyi iğrenç ve gülünç buluyorlar. Hatta bir Twitter kullanıcısı, “Sanatçılığın ölümünü izliyoruz.” diye yazdı. Sanata dijital dokunuşları yararlı bulanların bir kısmı bile dijital bir intihal olarak görüyorlar. Çünkü bir yerde aslen sanat değil sanatçı yaratıldığını düşünüyorlar.
Bazıları ise bunun Photoshop kullanmaktan farklı olmadığını söylüyor. Nitekim ödüllü bir parça oluşturmak için doğru kelimeleri girmek de insan yaratıcılığının -dolayısıyla sanatın- bir ürünü.
Fuar yöneticileri Allen'ın katılırken durumu tam olarak açıkladığını belirttiler. Bu kategori (dijital sanat), sanat üretmek için dijital araçların kullanımına izin veriyor. Allen'ın yaptığı da tam olarak bu. Bu yüzden seçici kurul açısından yapay zekanın ürettiği bu sanat, tam olarak dijital sanat! Hatta onlara göre; Uzay Opera Tiyatrosu, büyük ödül alsa bile sorun olmayacaktı.
Teknoloji sanata ilk defa kafa tutmuyor
Aslında sanatın dijitalleşme sürecindeki yeniliklere dair tartışmalar yeni değil. Şu an hepimizin artistlik yaptığı fotoğraf, bundan iki yüzyıl önce sanatın en büyük düşmanı olarak niteleniyordu. Hatta birçok sanatçı (özellikle ressam) için sanatın bir alçalması idi. Yani fotoğraf makinasının icadı da sanatçıları ürkütmüştü. Şu an durum ortada!

Eleştiren sanatçılar temel olarak minimum çaba ile son derece güzel sanatsal içerikler oluşturmanın, sanat ile olan tezatını savunuyor. Ama onlar için büyük bir sorun daha var. DALL-e 2 ve Midjourney web üzerinden milyonlarca görüntü kazıyor. Algoritma bu görüntülerdeki kalıp ve ilişkileri tanıyıp benzer içerikler oluşturuyor. Üstelik aslında en büyük yeteneği taramak olduğu için sınırsız bir sanatsal bilgi ediniyor. Yani sanatını webe yükleyen her sanatçı aslında potansiyel rakibini eğitiyor. Yani sanatçı kendisinin en büyük düşmanını, kendisinden iyi kılıyor. Bu endişe sanatçılar açısından doğru. Zira bu durumda işsiz kalmaları bile olası. Basit birkaç kelime ile yapabilecekken neden sanatçıya ödeyelim ki?
Bütün bu tartışmalar içinde benim fikrim şu: Teknoloji şuursuzdur. İyi yada kötü olmak gibi bir derdi yoktur. Etik yoktur. Teknolojinin kendisi içinde ahlaki bir sorumluluk yoktur. Bu onu bir bütün sahiplenmeyi gerektirir. Etik onu tüketen bizler için vardır. Dünyayı iyi teknoloji kurtaracak ve bunu insanlar yapacak. Bu yüzden sanata böylesine giren bir teknolojinin var olması, benim açımdan sadece heyecan verici olabilir. Ona direnmek yerine fotoğraf makinası örneğinde olduğu gibi verimli hale getirmek daha doğru.
Bütün bu tartışmaları başlatan Allen ise sanatçıları anladığını söyledi. Ama suçu bu yapay sanatçılara değil; onları tercih eden şirketlere yöneltmek gerektiğini ifade etti. Çünkü ona göre bu durmayacak ve yapay zeka kazandı. Artık "sanat sanat kim içindir?" tartışmasından çok daha öte bir tartışma var. Ne dersiniz? Sizce haklı mı?
