Gezi & Seyahat Kitap & Edebiyat

YABANCI, ALBERT CAMUS VE HOLLAND LOP TAVŞANI


Daha önce girmediğim daracık bir sokaktan geçerek geldim Holland Lop Cafe’ye. Ümitköy’ün gizli kalmış sokaklarından birinde hizmet veren bir anne-oğul işletmesi burası. Mekanın dekorasyonu, inşaat mühendisi olan anneye ait. Tavşanları çok seven oğlu ise evcilleştirilebilen Hollanda tavşanları ile sevimli bir konsept yapmış. Her köşede, kendini sevdirmek için bekleyen renk renk tavşanları görebilirsiniz. Kucağınıza alıp sevmek ve fotoğraf çektirmek serbest. Sanki onların doğal ortamında misafir gibisiniz. Yabancı olan sizsiniz, ev sahibi olan onlar. Misafirperver birer ev sahibi…

Camus ve Varoluşçuluk

Varoluşçuluğu, saçma bulsa da, iliklerinizde hissettiren Nobel Edebiyat Ödüllü Albert Camus, Yabancı kitabıyla salı rutinimdeydi bu hafta. ‘’Hayat hiçbir şey değildir, sadece yaşayınız.’’ cümlesiyle hayat felsefesini tanımlayan Camus, Yabancı ile sizi gereğinden fazla düşünmeye sevk ediyor. İlgisiz ve tepkisiz çizgisini neredeyse hiç bozmayan bir baş karakter ve onun etrafında dönen olayları okuyoruz.

Bugün annem öldü. Belki de dün, bilmiyorum.

Yersiz Sorular

Negatif olaylar yaşarken tepkisizleşir misiniz? Bir yakınınızın cenazesinde düşünün kendinizi, bedenen ve ruhen o ortamda mısınız? Yoksa bedeniniz ortama ayak uydururken ruhunuz sizi, bir yabancı izler gibi, tepeden izler mi? Hava sıcak mı soğuk mu, karnınız aç mı, ortam havasız mı, cenazeye katılan insanlar ne giymiş gibi -yersiz- sorular aklınızdan geçer mi? Ya da tüm bu sorulara cevap arayan, tepkisiz bir insan görseniz ne düşünürsünüz? Yargılar mısınız mesela? Bu tepkisizliğin cezalandırılması gerektiğine karar verebilir misiniz? 

Kahveyi içtim. O zaman canım sigara içmek istedi ama çekindim, çünkü annemin başucunda böyle bir şey yapmak doğru olur mu, bilmiyordum. Sonra düşündüm. Hiçbir önemi yoktu bunun. Kapı görevlisine de bir sigara ikram ettim, beraberce içtik.

Meursault

Annesinin cenazesindeki tepkisizliğinin günün birinde idamına sebep olacağını bilseydi, duygularını daha yoğun yaşayabilir miydi Meursault? İdamına gün sayarken yoğunlaşan duyguları, onu annesine biraz daha yaklaştırıyordu. Peki bu kitabın gerçek yabancısı kimdi? Annesine, sevgilisine ve hatta kendisine bile yabancılaşan baş karakter Meursault mü? Öldürdüğü ve bizim ismini bile öğrenemediğimiz Arap mı?

Annemi gömdüğüm gün çok yorgundum, uykum vardı, bu yüzden de olup bitenlerin pek farkına varamamıştım. Kesin olarak söyleyebileceğim tek şey, annemin ölmemiş olmasını tercih edeceğimdi.

Antikahramanları sevdiğimden olsa gerek, annesinin ölümü dahil hayatındaki her şeyi nesneleştiren bu karakter beni rahatsız etmedi. Aksine bende merak uyandırdı. Belki de gittiğim cenazelerde hissettiğim anlamsız gülme isteğimi bana hatırlatmıştır, bilemeyiz. Donuklaşan zihnim, görsel uyaranlarla ilgilenirken, hafızamda sadece komik anılar canlanıyor. Yaşadığım kaybı kabullenemiyorum belki. 

Kendinize yabancılaştığınız bir anda kalmayı deneyimlemenizi tavsiye ederim. Tepeden bakıp kim olduğunu sorguladığınız o görüntü, belki de gerçek tarafınızdır.

Sevgiler...

Bu yazıyı kargala!
0 Yorum