Yakamoz S-245 Netflix'in yeni yerli yapımı oldu. Kısa süre içerisinde gerek konusu gerek oyuncu seçimleri sayesinde büyük ilgi gördü. Elbette ilgi görmesinde başrol oyuncusu Kıvanç Tatlıtuğ'un da etkisi var.
Yakamoz S-245 daha önce Netflix dizisi olan Into the Night ile aynı evrende geçiyor. Into the Night post apokaliptik -yani kıyamet sonrası- bir dünyada geçiyordu. Hayat kaynağımız olan güneş, dizide insanları öldürmeye başlıyordu. Yaşamak isteyen güneşin ışınlarından kaçmak zorundaydı. Into the Night dizisinde de hayatta kalan bir grup insan sürekli batıya seyahat ederek güneş ışığından kaçıyordu.
Yaşam kaynağı ölüm kaynağı olunca
Yakamoz S-245 de bize aynı konuyu anlatıyor. Güneş artık insanların yaşam kaynağı değildir. Güneş bir ölüm kaynağıdır. Bir grup bilim insanı bu konudan habersiz şekilde araştırmalarına devam etmek için denizaltı ile denizin altına dalarlar. Araştırmaları bitip su yüzeyine çıktıkları zaman denizin ortasında bulunan ana gemide kimseyi bulamazlar. Hepimizin ilk aklına gelen tepkiyi verirler: "Acaba şaka mı yapıyorlar?" Sonra bir video kaydı onlara gerçeği anlatır. Beş kişilik bilim grubu denizaltı ile bir sığınağın bulunduğu Kos Adası'na giderler. Adaya vardıklarında ise bir sürpriz ile karşılaşırlar. Onları takip eden başka bir denizaltı vardır. Bu denizaltı Yakamoz S-245'dir. Bilim adamları askeri denizaltı mürettebatı olur ve macera bundan sonra başlar.

İlerleyen bölümlerde havada bir uçak görünüyor. Denizaltındakiler, uçak ile iletişime geçip geçmemek arasında ikilemde kalıyorlar. Böylece Yakamoz S-245, Into the Night'a selam veriyor. Bir selam da "Ah bir ataş ver" ile Dumlupınar şehitlerine verilmiş.
Askerlik yapmış olanlar az çok bilir. Çok farklı bir yerdir. İnsana, insanları tanıma fırsatı verir. Asker ocağı biraz buhran kokar. Aynı zamanda melankoli yuvasıdır. Bu yüzden insanlar çok gergindir. ateşle yaklaşmanıza dahi gerek yoktur. Şimdi bu ortama dünyanın sonunun geldiğini ve bu haberi sevdiklerinizden uzakta aldığınızı düşünün. Ayrıca denizin altındasınız. İşte Yakamoz S-245 askerleri tam böyle bir psikolojiye bürünmüş durumda. Sinirleri pamuk ipliğine bağlı. Yemek sınırlı ve güneş diğer yiyecekleri de bozuyor. Bu yüzden askerler ve sivil bilim insanları arasındaki tartışma son bulmuyor. Tam bir sinir harbi yaşanıyor.
Her dizide komedi olmalı mı?
Yakamoz S-245 izlerken bir yere takıldım. Defne, nişanlısı Kenan'ı bulmadan adadan ayrılmak istemiyor. Kenan'ın cansız bedenini buluyor ve denizaltına dönüyor. Ne var ki döner dönmez tüm acılarını unutuyor sanki. İlla komik bir sahne olacak diye bir kaide yok. Zorlama sahneler dizinin bütünlüğünü bozuyor.
Bir de alışıldık bir klişe söz konusu. İspanya'dan bir mesaj alıyorlar. "Yemeğimiz, yerimiz var. Yaşayanları bekliyoruz," diyor madenden gelen çağrı. Biz bunu Walking Dead'de yaşamıştık ama sonucu belli. Öyle bir durumda kim yiyeceğini paylaşır? Değil mi? Ayrıca bir sahnede kaptan, Arman'a "Seni dinliyorlar. Ne yapacağımızı sen söyle?" diyor. Yok öyle bir şey. Gemide kaptan kimse emir komuta ondadır.
Yakamoz S-245 izleyenler "Svalbard gerçekten var mı?" diye sorabilir. Gerçekten Svalbard Küresel Tohum Deposu var. Yeryüzündeki neredeyse ıslah edilmiş tüm bitkilerin tohumları burada mevcut. Svalbard'a "Buz altındaki Nuh'un Gemisi, Kıyamet Ambarı" gibi yakıştırmalar da yapılıyor. Ayrıca Svalbard dünyanın en büyük dijital kütüphanesi. Çünkü kıyamet sonrası için kitaplar da saklanıyor.
Mükemmel oyuncu seçimi
Yakamoz S-245 dizisinin oyuncu seçimleri de çok başarılı. Kıvanç Tatlıtuğ Arman karekteri ile karşımıza çıkıyor. Zengin ama babasından nefret eden bir insan. Lakin kendini geliştirmiş. Hem denizaltı konusunda hem deniz ekosistemi konusunda hem de insan ilişkileri konusunda çok bilgili. Bize rolü yaşatıyor. Peki Arman'ın babası kim? Elbette "Seni oğlum kadar severdim" diyen Selçuk Yöntem. Anlaşılan Kıvanç Tatlıtuğ'dan Selçuk Yöntem'e iyi bir evlat olmayacak. Şaka bir yana Selçuk Yöntem'i bu sezon pek göremedik. Anlaşılan ikinci sezon daha fazla rolü olacak.
Arman'ı denize açılmaya ikna eden Defne rolünde Özge Özpirinçci var. Olgun akademisyen rolü kendisine yakışmış. Kıvanç Tatlıtuğ ile de güzel bir ahenk yakalamışlar.

Barış'ı oynayan Güven Murat Akpınar gördükleri karşısında şoka giren bir askeri çok güzel yansıtmış. Role bürünmesinde gram yapmacıklık yoktu.
Son olarak ikinci kaptan Umut'u canlandıran Ertan Saban'dan bahsedelim. O nasıl bir performanstır? Zor zamanlar geçiren, psikolojisi bozuk ve askerlerini önemseyen bir subay anca bu kadar oynanır. Özellikle Arman ile konuşup günah çıkardığı sahne. "Keşke daha uzun olsaydı" dedirtti.
Özetle Yakamoz S-245 isminden söz ettirecek bir yapım olmuş. Özellikle Taht Oyunları gibi hangi karakterin ne zaman öleceği belli olmuyor. Bu sürprizler diziye heyecan katıyor. Bence bu heyecana ortak olun.
NOT: Karavan ile seyahatlerde aşırı olumsuz yorumlarıma rastlamadınız. Büyük ihtimalle rastlamayacaksınız da. Çünkü emek verilmiş bir ürünü yerden yere vurmayı sevmiyorum. O yüzden hoşuma gitmezse yazmıyorum. Eğer izleyip hoşuma gittiyse ve kafama takılan bir yer var ise yapıcı olması adına eleştiriyorum. Keza mantık hatalarına yer vermiyorum. Çünkü hoş zaman geçirme taraftarıyım. "Neden her şey hoşunuza gidiyor? Hiç beğenmediğiniz olmuyor mu?" sorusuna cevaben...
Dizinin karavan puanı,
Rec45
22:21 @ 05.05.20221 yanıt